top of page
  • Melisa İşlek

Batı Sahra’da bir Bağımsızlık Mücadelesi: Polisario Cephesi ve Mücadelenin Yerli Halk Üzerindeki Olu

Öz

Atlas Okyanusu ile Büyük Sahra Çölü arasında bulunan Batı Sahra bölgesi, kıtada mevcut tek sömürge yönetimi altında kalan bölge olarak kabul edilmektedir. İlk bakışta uğrunda savaşmaya değmeyecek gibi görünen bu bölge, Afrika’nın en problemli bölgelerinden bir tanesi olarak yerini almıştır. 1885 Berlin Konferansı’nda İspanya'nın resmi olarak bir sömürgesi kabul edilmiştir. Kısa bir süre sonra Birleşmiş Milletler tarafından kendi kendini yönetemeyen toprak parçası olarak ilan edilmesi sorunu uluslararası ortama taşımıştır. Zaman içerisinde bölgedeki diğer Fas ve Moritanya gibi devletlerin de bölgede hak iddia etmeleri, sorunu içinden çıkılmaz bir duruma sokmuştur. Yıllardır sömürge ve istilaya karşı mücadele etmek zorunda kalan yerli halk için bağımsızlık mücadelesinin şartları ağır olmuştur. Günümüzde statüsü üzerinde hâlâ anlaşılamadığı gibi yüz binlerce mülteci konumunda olan Sahravi halkın durumunu da bir çare bulunamamıştır.



Giriş

Batı Sahra, Sahra Çölü’nün en batısında bulunan; batıdan Atlas Okyanusu, kuzeyden güneye Fas, Cezayir ve Moritanya ile çevrelenmiş bir bölgedir. Bilinen eski yerleşim yerlerinden biri olan Batı Sahra’nın nüfusunun çoğunluğu, Sahravi olan eski Berberi kabilelerden oluşmaktadır. Çevre bölgelerdeki diğer toplumlardan ve sömürgeci İspanyol kültüründen hayli etkilenmiş olsa da halk kendisini Faslı Arap ya da Berberi olarak görmemektedir[1]. Arap toplumlarından bir hayli göç almış olan bölgedeki halk Araplaşmış Berberi olarak kabul edilmiş ve Arap-Müslüman kimliklerle özdeşleştirilmiştir. Kum tepeleri ve dağlık arazilerle çevrili olması ve kurak iklimin hakim olması nedeniyle tarımcılık faaliyetleri yaygın olmamakta ve halkın büyük bir çoğunluğu ise geçimini balıkçılıktan sağlamaktadır. Coğrafi konumu ve iklim koşulları nedeniyle her ne kadar elverişli topraklara sahip olmayan bir bölge olsa da doğal kaynaklar açısından zengindir. Atlas Okyanusu boyunca uzun ve geniş sahil şeridi bulunan bölgede önemli fosfat ve petrol rezervleri bulunmaktadır.


Avrupa ve Afrika arasında bir geçit konumunda olan Batı Sahra bölgesi, gerek coğrafi konumu gerekse de doğal zenginlikleri nedeniyle stratejik olarak önemlidir. Tarih boyunca, Avrupa ile Kuzey Afrika arasında ve Avrupa ile Sahra Altı Afrika arasında transit geçiş alanı olarak önemli bir rol oynamıştır ve bu önemli pozisyonu günümüzde de devam etmektedir[2]. Batı Sahra’da görülen sorunların kökeninde yerli halkın topraklarında tek egemen güç olma arzusu yatmaktadır. Güncelde bölgede hakim olan bir batı sömürgesinden bahsedemesek de Batı Sahra, batılı devletlerin geçmişte sömürgeci faaliyetlerde bulunduğu; günümüzde ise sömürgeci zihniyetin yerleştirmiş olduğu etnik ayrılıkçılık ve siyasi çözümsüzlük[3]ün ağır izlerini taşıdığı bir bölge haline dönüşmüştür. İspanya’nın bölgeden çekilmesiyle Fas ve Cezayir arasında gerçekleşen güç mücadelesinin bir parçası olmak zorunda kalan bölge insanı kendi kaderini kendi tayin etme ilkesiyle uzun zamandır mücadele etmektedir.



Batı Sahra Sorunu

Batı Sahra bölgesinde sömürgecilik faaliyetleri 15.yy’a kadar dayanmaktadır. Özellikle Kanarya Adaları’na ticari faaliyetlerde bulunmak için gelen Avrupalı tüccarlardan sonra bölge kıyı şeridine zaman içerisinde Portekizliler, Fransızlar ve en son İspanyollar yerleşmişlerdir. 25 Kasım 1884’te başlayıp 26 Şubat 1885’te biten Berlin Kuzey Afrika Konferansıyla Batı Sahra, İspanyolların resmi olarak sömürgesi kabul edilmiştir. Bu dönemde Fas ise Fransızların kontrolü altındaydı. 2. Dünya Savaşına kadar bölgede Fransız-İspanyol çekişmesi yaşanmıştır ancak savaştan sonra 1946 yılında Fas dışında kalan bütün Batı Sahra ve Fas’taki bazı kıyı toprakları İspanyol Batı Sahrası adı altında İspanya kontrolüne girmiştir[4]. 1947’de Bukra’da fosfat madenlerinin keşfiyle bölgenin değeri uluslararası ve bölgesel aktörlerin dikkatini daha çok çekmekteydi. İspanya öte yandan 1960’lı yıllarda fosfat endüstrisine ciddi yatırımlar[5] yapmaya başlamıştır.

Bu gelişmeler yerli halkın üzerinde bir takım değişimlere neden olmuştur. Çoğunluğu konar göçer olan Sahraviler, endüstri alanında iş olanaklarının açığa çıkmasıyla bu madenlere yakın yerlere yerleşmeye başlamıştır. Daha öncesinde kabileciliğin ön planda olduğu Sahravi halk, kabile dışına çıkarak farklı kabileden insanlarla etkileşim halinde olmaya başlamıştır. Bu zamana kadar kayda değer bir milliyetçilik hareketlerinin bulunmadığı bölgede, insanlar geleneksel kabile bağlarından kopup içinde bulundukları durum hakkında birbirleriyle fikir alışverişinde bulunmuşlardır. İspanyol yönetimi altında elverişsiz koşullarda milliyetçilik duyguları gelişmeye başlayan yerli halkın sömürge yönetiminden duydukları hoşnutsuzluğu dile getirmeleri, bağımsızlık isteklerinin başlamasına neden olmuştur.

BM, 1963 yılında Batı Sahra bölgesini “kendi kendini idare edemeyen topraklar”[6] olarak ilan etmiştir. Daha sonra Aralık 1965’te İspanya’yı da bu toprakları sömürge yönetiminden çıkarmaya davet etmiştir. BM’nin İspanya’yı bölgeden çıkarmaya yönelik ısrarları, bölge halkının milliyetçi duygularının kabarmasına neden olmuştur. BM’nin de kendi yanında olduğunu düşünen halk 1967 yılında bağımsızlık mücadeleleri için bir adım daha atarak Muhammed Bassiri liderliğinde Tahrir Hareketi kurmuşlardır. Gandhi tarzı barışçıl ve silahsız yöntemlerle amaçlarına ulaşmak isteyen hareket, İspanya tarafından şiddetli bir şekilde bastırılmıştır. Zemla Katliamı olarak anılan bu olayda İspanya silahlı güçleri, sivillerin üzerine ateş açarak birçoğunun yaralanmasına ve 12 kişinin hayatını kaybetmesine neden olmuştur. Muhammed Bassiri ise tutuklanmıştır. Henüz kamuoyunda dikkat çekmeye başlayan Tahrir Hareketi mensupları için liderleri Muhammed Bassiri’nin hapiste öldürülmesi haberi büyük bir yıkıma uğramalarına neden olmuştur. Bu şekilde örgütlenemeyeceklerini ve amaçlarına ulaşamayacaklarını anlayan grup, zaman içerisinde silahlanmaya başlamıştır. Tahrir Hareketi’nin taraftarları ile koordineli bir şekilde 1973 yılında Mustafa Seyyid etrafında toplanmışlardır. Mustafa Seyyid kendisini Sahra halkının bir temsilcisi[7] şeklinde ilan ederek 1973 yılında Polisario Cephesi’nin kurulduğunu duyurmuştur.



Polisario Cephesi ve Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti (SADC)’nin İlanı

Polisario Cephesi, (Popular Front for the Liberation of Saguia el Hamra and Rio de Oro) yani (Sagua el Hamra ve Altın Vadi’nin Kurtuluşu İçin Halk Cephesi) ifadesinin kısaltmasıdır.

Hareketin bir parçası olan Sahraviler, Fas’ın başkenti Rabat'taki bir üniversitede Polisario’nun kurucularından Mustafa Seyyid çevresinde toplanmışlardır. Cephe adı altında toplanarak ‘tam bağımsızlık’ amaçlarına dikkat çekmişlerdir. Bu grup İspanya’ya karşı bağımsızlık hareketlerinde Fas’tan yardım istemişse de Fas’ın iç meseleleri müdahil olmasına izin vermemiştir. O dönemde Batı Sahra’nın hâlâ İspanyollar tarafından kontrol edilmesinden kaynaklı hareketin merkezi, Moritanya’da bulunmaktaydı. Kısa süre içerisinde halktan büyük ilgi toplamayı başaran hareket, özellikle fosfat madeninin yoğun olarak çıkarıldığı Bokra kenti başta olmak üzere pek çok stratejik noktaya saldırı düzenlemeyi başarmıştır. [8]


Öte yandan 1974 yılı bölge açısından birçok önemli gelişmelerin yaşandığı bir yıl olmuştur. Polisario saldırılarının devam etmesi ve BM’nin self determinasyonu çağrısı nedeniyle zor durumda kalan İspanya, 1975 yılında Batı Sahra için bir referandum düzenleneceğini açıklamıştır. Bu referandum için bölgede nüfus sayımı yapılarak bir seçmen listesi hazırlansa da referandum gerçekleştirilememiştir. Çünkü Fas ve Moritanya, Batı Sahra’da toprak iddialarında bulunmuşlardır.


Fransa ve İspanya tarafından bir zamanlar sömürgeleştirilen Fas’ın, 1956 yılında bağımsızlık mücadelesini kazanmasında İstiklal Partisi’nin rolü büyüktür. Bu dönemde gelişen Büyük Fas düşüncesi için Batı Sahra toprakları, Fas’ın idealini gerçekleştirmeyi planladığı hayalinin önemli bir parçasıdır. Bölgenin doğal zenginliklerine özellikle fosfat rezervlerine iştah kabartan Fas, bölge üzerinde hak iddiasında ısrarlı olarak meseleyi Uluslararası Divan’a taşımıştır. Fas, bölge halkıyla kültür, dil ve din açısından bağlarının olduğunu dile getirmiştir. Bu nedenle İspanya-Fas arasında anlaşmazlıklar yaşansa da BM’den bir heyetin, bölgenin nabzını ölçmek için yaptığı bir ziyaret sırasında Polisario Cephesi’nin tarafından çeşitli gösteriler düzenlenmiştir. Bu sayede heyet, halkın bağımsızlıktan yana olduğunu göz ardı edememiştir. İspanyol Sahrası düşüncesinin daha fazla devam etmeyeceğinin farkına varan İspanya’nın, bölgenin barışçıl bir şekilde Polisario’ya devredilmesi konusunda hareketin liderleriyle bazı görüşmeler gerçekleştirdiği yönünde iddialar bulunmaktadır[9].


Fas, BM tarafından 1975 yılında yayımlanan heyet raporunu dayanak göstererek idealini gerçekleştirmek adına büyük bir adım atmıştır. BM raporunda, her ne kadar Fas kralı ile Batı Sahra’da bulunan bazı kabileler arasında bağların bulunduğu kabul edilse de Sahravi halkın bağımsız kalma isteklerine de dikkat çekmiştir. Ancak her iki taraf da raporu kendi iddialarını destekler şekilde yorumlamıştır. Fas kralı II. Hasan, raporun yayımlanmasının hemen ardından Batı Sahra’yı özgürleştirmek için bir harekât planlamıştır. Yeşil Yürüyüş olarak adlandırılan bu harekâta 350 bin Faslı sivil de eşlik etmiştir. Aynı zamanda İspanya Generali Franco’nun sağlık durumunun kötüye gitmesinden kaynaklı bölgede bir güç boşluğu açığa çıkmıştır. Bu boşluktan yararlanarak sınırı geçmeyi başaran Faslılar, İspanyolları geri çekilmeye zorlamışlardır. Kuzeyden Fas, güneyden ise Moritanya ordusu bölgeyi istila etmeye başlamıştır. Bu sefer de Fas tarafından baskılara daha fazla dayanamayan İspanya, 14 Kasım 1975’te Fas ve Moritanya ile masaya oturarak Madrid Antlaşmasını imzalamıştır. Polisario ile görüşmeleri durdurup bölgenin idari yönetimini bu iki ülkeye bırakan İspanya’nın, 1976’da bölgeden tamamen çekilmesi kararlaştırılmıştır[10]. İspanya’nın bölgeden çekilmesinin hemen ardından Polisario Cephesi 27 Şubat 1976’da Sahra Demokratik Arap Cumhuriyeti’nin (SADR) ilanını duyurmuştur.


İspanyayla mücadelesi sonlanan yorgun Sahravi halkı bu sefer de bölgesel iki güç olan Fas ve Moritanya ile mücadele etmek zorunda bırakılmıştır. 1978 yılında Moritanya’da gerçekleşen askeri darbe ve Polisario Cephesi’nden gelen saldırılar nedeniyle Moritanya, 1979 yılında bölgeden çekilmek zorunda kalmıştır. Ancak Sahraviler, Fas ile sınanmaya uzun bir süre daha devam etmiştir. Fas, Moritanya’nın çekildiği bölgeleri de istila ederek burayı elinde tutmak adına 2700 km uzunluğunda bir duvar inşa etmeye başlamıştır. Aynı zamanda o duvara 100.000 asker göndererek çevresine çok sayıda mayın döşemiştir.


1991 yılında BM bu soruna tekrardan müdahil olarak MINURSO (Batı Sahra’daki Birleşmiş Milletler Referandum Misyonu) adlı bir misyon başlatmıştır. Taraflar masada ateşkes konusunda anlaşsa da bugün Batı Sahra’nın statüsü hakkında hâlen bir anlaşmaya varılamamıştır. Referandum sonrası için Batı Sahrası sorunu artık donmuş bir krize dönüşmüştür. Taraflar arasındaki bölgesel gerçekleşen silahlı savaşlar yerini uluslararası arenada Polisario Cephesi’nin, SADC’ni meşrulaştırma çabalarına Fas’ın da bu çabaları boşa çıkarma üzerine çalışması almıştır. 1984 yılında Afrika Birliği’ne girebilmeyi başaran SADC için Güney Afrika’nın ve Cezayir’in desteği büyük önem arz etmektedir.


Bağımsızlık Mücadelesinin Yerli Halk Üzerindeki Olumsuz Etkileri

Batı Sahra sorunun yol açtığı en büyük ve en önemli kriz, insani krizdir. Binlerce kişinin ölümüne, yaralanmasına, evlerini terk etmesine neden olan ve basitçe bir insanın temel hak ve özgürlüklerine erişimini engelleyen ciddi bir problemdir. Özellikle Yeşil Yürüyüş harekâtıyla Sahravi halkı bir köşeye sıkıştıran Fas, bölgede sadece ciddi bir mülteci akışına neden olmakla kalmayıp yönetimi altında yaşayan Sahravilerin de özgürlüklerini kısıtlayan bir aktördür.


Çok uzun zamandır bağımsızlıkları için sürekli bir mücadele içinde olmak zorunda kalan halkın psikolojik ve fiziksel yaraları tahmin bile edilemez. Sahravilerin bir çoğu yurtlarını terk edip yaklaşık 30 km uzaklıkta Cezayir’de bulunan Tindouf yakınlarındaki Polisario Cephesi tarafından kurulmuş mülteci kamplarına sığınmak zorunda kalmıştır. Aslında mülteci kampları yaşadıkları bölgeden bir zaruret nedeniyle orada yaşamlarını daha fazla sürdüremeyen insanların belli bir süreliğine misafir edildiği yerlerdir. Ancak Sahraviler için bu kamplar kalıcı yerleşim yerlerine dönüşmüştür.

esim 1: Tindouf Mülteci Kampı[12]


Bu kamplara ilk yerleşimler, 1975 yılının sonlarına doğru başlamıştır. Kamp isimleri, Batı Sahra’daki kentlerin isimlerinden alınmıştır çünkü buradaki insanların evlerine geri dönme umudunu hiçbir zaman kaybetmesini istememişlerdir. Ancak zaman geçtikçe kampları da insanların temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek şekilde geliştirmişlerdir. Buraya ilk geldiklerinde çadırlarda kalan insanlar, kumdan tuğlalarla basit evler inşa etmişlerdir. Kamplar öncelikle il ve mahalle şeklinde sınıflandırılmış. her birim için liderler seçilmiştir. Büyük oranda dış yardımlara bağlı olarak yaşayan insanlar beslenme ihtiyaçlarının küçük bir kısmını kamplarda oluşturulan küçük ekilebilir arazilerden sağladığı ürünlerden karşılamaktadır. Bu alanlarda yetiştirilebilecek ürün skalası dardır. Kum tepeleri ile çevrili bölgede suya erişim sadece çevre bölgelerden taşınarak sağlanabilmektedir.


Bir başka insani ihtiyaç ise eğitimdir. Çocukların ve kadınların eğitimi için burada bazı okullar açılmıştır. Ancak eğitim olanakları yeterli olmamakla birlikte çocuklar için eğitim sadece 14 yaşına kadar sürmektedir. Çocuklarının eğitiminin devam etmesi niyetinde olan aileler onları yurt dışında bulunan okullara göndermek zorundadır. Nüfus bakımından da erkeklere üstün gelen kadınlar kamplardaki birçok sorumluluğu üstlenmek zorundadır, zira erkeklerin çoğu Polisario Cephesi’ndedir. Kadınların her alanda eğitim alabilmesi için düşünülmüş Ulusal Sahravi Kadınlar Birliği, yine kadınlar tarafından 1975 yılında kurulmuştur. Bu birlikte kadınların siyasetten askeri eğitime kadar eğitilmesi ve kendi yurt sorunları hakkında bilinçlendirilmesi amaçlanmaktadır.


Bir başka problem hijyen ürünlerine erişimlerin oldukça kısıtlı olmasıdır. Yaygın hastalıklara bu nedenle sıklıkla rastlamak mümkündür. Çocuk ölümleri ve kronik rahatsızlıklar da birçok insanın yaşamını kaybetmesine neden olmuştur. Yardım kuruluşları ve STK’lar desteğiyle küçük boyutlu hastaneler kurulabilmiştir. Sağlık çalışanları ve ilaçlara erişim arttıkça ölüm oranları bir nebze de olsa kontrol altında tutulabilmiştir. Bir başka sağlık problemi ise psikolojik nedenlerden kaynaklananmaktaydı. Burada yaşamları boyunca mücadele etmiş ve sonunda kamplarda izole yaşama terk edilmiş insanlardan bahsetmekteyiz. Halkın yaşadığı travmalar sonrası psikolojik sağlık problemler yaşayan vakalara rastlamak sıklıkla rastlanan bir durumdur. Kamplara gönüllü olarak gelen ve burada 3 hafta geçiren psikiyatrist ve nörolog Juan Carlos Sanchez ile yapılan bir görüşmede bölgeyi ziyareti sırasında 70’den fazla şizofreni ve epilepsi vakası bulunmakla beraber gerekli tedaviye erişim bulunmadığını açıklamaktadır[13].


Tindouf’daki kamplar dışında Fas kontrolü altında yaşamını sürdürmek zorunda olan Sahravi halkların durumu kamplarda yaşayan insanlardan çok da farklı değildir. 1975 yılında İspanya’nın bölgeden çekilme sürecinden beri özellikle de Sahravilerin bağımsızlık mücadelesi damarını kırmak adına Fas, Polisario yanlıları üzerinde insanlık dışı suçlar işlemiştir. İnsanlık suçları, zorla alıkonulma, eziyet, öldürülme ve sürgün edilme gibi detaylandırılabilir. Bu suçların bir sivil halka karşı sistematik bir şekilde uygulanması insanlık suçu olarak kabul edilir ve insan haklarına aykırıdır. Burada çok sayıda Sahravi halkın keyfi tutuklandığı, sonrasında ise ortadan kaybolduğu da bir başka iddialar arasındadır. Öyle ki Fas polisi tarafından tutuklanıp bir daha haber alınamayan Sahravilere ulaşabilmek için AFAPREDESA (Association of the Families of Sahrawi Prisoners and Disappeared) adlı bir kuruluş oluşturulmuştur. Emmaus Stockholm tarafından kuruluşun başkanı Abdeslam Omar Lahsen ile yapılan görüşmede yaklaşık 400 kişinin kaybolduğu belirtilmiştir. Fas hükümeti üzerinde kurulan baskılar neticesinde yapılan açıklama, bunlardan 43’ünün öldüğü diğerlerinin ise farklı mülteci kamplarına sürüldüğü yönünde[14] olmuştur. Bölgenin çok uzun zamandır Fas kontrolü altında olduğunu düşünürsek kayıplara karışan kişi sayısı bundan çok daha fazladır denilebilir.


Birçok uluslararası kuruluş, Faslı yetkililer tarafından Sahravilere eziyet yapıldığını raporlamıştır[15]. Ancak uluslararası arenada çok dikkat çekmemiştir ya da Fas tarafından medya sansürü uygulanmıştır.


Sonuç

Batı Sahra sorunu sömürge döneminden miras kalma önemli bir problemdir. Postkolonyal dönemde bölgesel ve yerel aktörlerin şiddetli bir şekilde olaya müdahil olmalarından kaynaklı günümüzde hâlen çözüm üretilemeyen bir sorun olarak yerini almaktadır. İspanya’nın ve Moritanya’nın bölgeden çekilmesinden sonra Fas, Cezayir ve Polisario Cephesi çerçevesinde gelişen sorun tüm Kuzey Afrika bölgesini etkiler niteliktedir. Aktörler bölge üzerinde bulundukları sözde hak iddiaları ve güvenlik kaynaklı nedenlerden sorunu çözümsüzlüğe mahkum etmektedir.

Tüm bu zaman içerisinde gelişen ve değişen şartlara uyum sağlayan Polisario Cephesi ve halk için değişmeyen tek şey yurtlarının bağımsızlığı için savaşmak olmuştur. Bugün binlerce Sahravi, mülteci statüsüne düşerek mülteci kamplarında ya da Fas tarafından kontrol edilen bölgede ağır şartlar altında yaşamlarına devam etmektedir. Öncelikli olarak bölge ülkeleri Batı Sahra halkının da müdahil olduğu bir çözüm için çaba sarf etmelidir. Zira Tindouf mülteci kamplarında da görüldüğü üzere tüm olumsuzluklara rağmen halkı halka bırakınca yurtlarını yeniden inşa etme konusunda sıkıntı yaşamamışlar ve hiçbir zaman umutlarını kaybetmemişlerdir.


Kaynakça

ABOUNORE, M.Z. (2018) FAS’TA İÇ ÇATIŞMA: AYRILIKÇI HAREKETİ SAHARA SORUNU .

Afrika’Da son sömürge: Batı Sahra (2021) soL. Available at: https://haber.sol.org.tr/yazar/afrikada-son-somurge-bati-sahra-23448 (Accessed: 19 May 2023).

Akbulut, Y.E. (2019) Geçmişten Günümüze Batı Sahra Sorunu - Afam - Afrika Araştırmacıları Derneği, AFAM. Available at: https://afam.org.tr/gecmisten-gunumuze-bati-sahra-sorunu/ (Accessed: 19 May 2023)

Arpa, E. et al. Ortadoğu Araştırmaları merkezi, ORSAM. Available at: https://orsam.org.tr/tr/bati-sahra-sorunu/ (Accessed: 19 May 2023).

BAŞIBÜYÜK TEKİN, N. (2019) DONMUŞ SORUN OLARAK BATI SAHRA ANLAŞMAZLIĞI. thesis.

Belani, A. (no date) Response to allegations of diversion of humanitarian aid to refugee camps in Algeria, The Brussels Times. Available at: https://www.brusselstimes.com/122850/response-to-allegations-of-diversion-of-humanitarian-aid-to-refugee-camps-in-algeria (Accessed: 20 May 2023).

Besenyö, J. (2010b). Sahrâvî refugees in Algeria. AARMS, 9 (1), 67-78

Besenyo, J. (no date) Western-sahara under the Spanish empire , Research gate. Available at: https://www.researchgate.net/profile/Janos-Besenyo/publication/276278105_Western-Sahara_under_the_Spanish_empire/links/5555076e08ae6943a871b2b8/Western-Sahara-under-the-Spanish-empire.pdf (Accessed: 19 May 2023).

Caner, C. & Şengül, B. (2019). Kuzey Afrika’da bir bağımsızlık mücadelesi analizi: Polisario Cephesi ve Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti (SADC). Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21 (4), 1321-1353.

Danica (2023) Women at the forefront of politics: The organizing work of the Sahrawi women, Capire. Available at: https://capiremov.org/en/analysis/women-at-the-forefront-of-politics-the-organizing-work-of-the-sahrawi-women/ (Accessed: 19 May 2023).

János, B. (2009) Western Sahara. Pécs: Publikon.

Kalicka-Mikołajczyk, A. (no date) The International Legal Status of Western Sahara, The Opole Studies in Administration and Law. Available at: http://portal.amelica.org/ameli/jatsRepo/463/4632029003/index.html (Accessed: 19 May 2023).

Loewenberg, S. (2005) ‘Displacement is permanent for the Sahrawi refugees’, The Lancet. Available at: https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140673605610100/fulltext (Accessed: 19 May 2023).

Non-self-governing territories | The United Nations and decolonization.United Nations. Available at: https://www.un.org/dppa/decolonization/en/nsgt (Accessed: 19 May 2023).

Obregon, J. (2020) ‘More than 400 sahrawis are missing’ - emmaus stockholm, Emmaus Stockholm - Second hand för en hållbar och fredlig värld. Available at: https://emmausstockholm.se/more-than-400-sahrawis-are-missing/ (Accessed: 19 May 2023).

Polisario Cephesi (2023) Gzt. Available at: https://www.gzt.com/mecra/polisario-cephesi-3346010 (Accessed: 19 May 2023).

Sántha, Hanga & Hartmann, Ylva & Klamberg, Mark. (2010). Crimes Against Humanity in Western Sahara: The Case Against Morocco.

Smith, D.V.B. (no date) FMO Country Guide: Western Sahara, kipdf.com. Available at: https://kipdf.com/fmo-country-guide-western-sahara-author-danielle-van-bruntsmith_5aae26121723dd1fd76a7673.html (Accessed: 19 May 2023).

United Nations Treaty series (no date) UN Library. Available at: https://www.un-ilibrary.org/content/periodicals/24121495 (Accessed: 19 May 2023).

Yılmaz, A. and Kemal, L. Duvarın Ardındaki ülke: Batı Sahra, ActaFabula. Available at: https://actafabula.net/duvarin-ardindaki-ulke-bati-sahra/ (Accessed: 19 May 2023).

Zuber, D. (2022) El-Ouali Mustafa Sayed (1948-1976) •, •. Available at: https://www.blackpast.org/global-african-history/people-global-african-history/el-ouali-mustafa-sayed-1948-1976/ (Accessed: 19 May 2023)

[1] Yılmaz, A. and Kemal, L. Duvarın Ardındaki ülke: Batı Sahra, ActaFabula. Available at: https://actafabula.net/duvarin-ardindaki-ulke-bati-sahra/ (Accessed: 19 May 2023). [2] ABOUNORE, M.Z. (2018) FAS’TA İÇ ÇATIŞMA: AYRILIKÇI HAREKETİ SAHARA SORUNU . thesis. [3] Caner, C. & Şengül, B. (2019). Kuzey Afrika’da bir bağımsızlık mücadelesi analizi: Polisario Cephesi ve Sahra Arap Demokratik Cumhuriyeti (SADC). Dokuz Eylül Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21 (4), 1321-1353. [4] János, B. (2009) Western Sahara. Pécs: Publikon s.60. [5] Smith, D.V.B. (no date) FMO Country Guide: Western Sahara, kipdf.com. Available at: https://kipdf.com/fmo-country-guide-western-sahara-author-danielle-van-bruntsmith_5aae26121723dd1fd76a7673.html (Accessed: 19 May 2023). [6] Non-self-governing territories | The United Nations and decolonization. United Nations. Available at: https://www.un.org/dppa/decolonization/en/nsgt (Accessed: 19 May 2023). [7] Akbulut, Y.E. (2019) Geçmişten Günümüze Batı Sahra Sorunu, AFAM. Available at: https://afam.org.tr/gecmisten-gunumuze-bati-sahra-sorunu/ (Accessed: 19 May 2023). [8] János, B. (2009) Western Sahara. Pécs: Publikon s.105. [9] BAŞIBÜYÜK TEKİN, N. (2019) DONMUŞ SORUN OLARAK BATI SAHRA ANLAŞMAZLIĞI. thesis. s.38. [10] United Nations Treaty series (no date) UN iLibrary. Available at: https://www.un-ilibrary.org/content/periodicals/24121495 (Accessed: 19 May 2023). [11] Afrika’Da son sömürge: Batı Sahra (2021) soL. Available at: https://haber.sol.org.tr/yazar/afrikada-son-somurge-bati-sahra-23448 (Accessed: 19 May 2023). [12] Belani, A. (no date) Response to allegations of diversion of humanitarian aid to refugee camps in Algeria, The Brussels Times. Available at: https://www.brusselstimes.com/122850/response-to-allegations-of-diversion-of-humanitarian-aid-to-refugee-camps-in-algeria (Accessed: 20 May 2023). [13] Loewenberg, S. (2005) ‘Displacement is permanent for the Sahrawi refugees’, The Lancet. Available at: https://www.thelancet.com/journals/lancet/article/PIIS0140673605610100/fulltext (Accessed: 19 May 2023). [14] Obregon, J. (2020) ‘More than 400 sahrawis are missing’ - emmaus stockholm, Emmaus Stockholm - Second hand för en hållbar och fredlig värld. Available at: https://emmausstockholm.se/more-than-400-sahrawis-are-missing/ (Accessed: 19 May 2023). [15] Sántha, Hanga & Hartmann, Ylva & Klamberg, Mark. (2010). Crimes Against Humanity in Western Sahara: The Case Against Morocco. s 184.

116 görüntüleme
bottom of page