top of page
  • Yazarın fotoğrafıMuhammed Salih Demirtaş

Makale | “Körfez'in Küçük Spartası"nın Afrika Siyasetine Genel Bir Bakış



Giriş


Arap dünyasının Doğu Afrika ile ilişkileri çok öncelere dayanmaktadır. Ali Mazrui, “Afrika nerede?” tartışmasında, her ne kadar Kızıldeniz’in coğrafi olarak bir ayrım noktası olduğunu düşünse de, Arap yarımadasını tarih içindeki yoğun kültürel ve sosyal ilişkilerden dolayı Afrika’nın bir parçası olarak gördüğünü ifade etmiştir.[1]


Bu makalede genel olarak Arap dünyasının Afrika ile ilişkilerinden ziyade kıtada askeri varlık gösteren ve özellikle Doğu Afrika’da güçlü yatırımları bulunan Birleşik Arap Emirlikleri’nin Afrika ile ilişkilerine genel olarak değinilecektir.


Birleşik Arap Emirlikleri’nin (BAE) Tarihi Arkaplanı


Doğu Afrika ile deniz ticareti üzerinden devamlı ilişkisi olan bugünkü BAE sınırları içerisinde bulunan bölge kabileleri, XVIII. ve XIX. yüzyıllarda Basra Körfezi’nin güneyi ve Hint Okyanusu’nun Kuzeybatısındaki denizlerde varlık göstermekteydi. Bölgedeki nüfuzlu ailelerden olan Kasımî ailesinin özellikle İngiliz ve Hint gemilerine saldırması, Britanya yönetiminin bu bölgeyi korsan kıyıları olarak tanımlamasına sebep olmuştur. İngiliz donanması bölgedeki saldırıları engellemek için Kasimî kuvvetleriyle savaştı ve onları 1819’da yenilgiye uğrattı. Ardından 1820-1853 yılında İngilizlerle, bölgedeki bağımsız emirlikler ve şeyhlikler arasında deniz güvenliğini sağlamaya yönelik bir dizi antlaşma imzaladı. Antlaşmaların sonucu bu bölge “ateşkes devletleri” veya “ateşkes sahilleri” olarak anıldı.[2]


1820-1971 yılları arasında İngiliz hegemonyasının görüldüğü bu topraklarda 1971 yılında bölgede bulunan 7 emirliğin tek çatı altında birleşmesi sonucu Birleşik Arap Emirlikleri kuruldu. Bağımsızlığının öncesinde İngiliz mandası altında olan bugünkü BAE’yi oluşturan emirliklerin topraklarında 1958-1962 yılları arasında petrolün bulunmasıyla hızlı bir zenginleşme süreci başladı.[3]


İngiliz mandası öncesinde Osmanlı Devleti yönetimi altında olan bu topraklardaki aileler, bölgenin deniz ticaretinde çok önemli roller oynamaktaydı. Zengibar, Mogadişu, Mombasa gibi Doğu Afrika şehirleri ile ticari ilişkileri çok kuvvetliydi. 1800-1900 yıllarında köle ticaretinin yasaklanmasıyla birçok zengin Doğu Afrikalı aile bu topraklara yerleşti. Bu insanlar kendi kültürlerindeki bazı alışkanlıkları devam ettirseler de kendilerini BAE’nin vatandaşları olarak görmekteydiler.[4]


BAE’nin Dış Siyasetinin Şekillenmesi ve Değişmesi


BAE’nin dış politikası 1971’den 2004 yılına kadarki süreçte Devlet Başkanlığı yapan aynı zamanda ülkenin kurucu lideri olarak da bilinen Zayid bin Sultan el Nahayan dönemi ve 2004’den günümüze devam eden Zayid sonrası dönem olmak üzere iki ana kısımda değerlendirilmektedir.[5] Dış siyasette yumuşak gücün ön plana çıktığı ilk dönemde BAE Arap Birliği’ndeki dış yardım fonlarına en fazla bağış yapan ülkesiydi. Bu bağışların çok önemli bir kısmı Afrika’da da bulunan Arap ülkelerine yapılmaktaydı. Doğu Afrika başta olmak üzere diğer Afrika ülkeleri ise ikinci sırada bulunmaktaydı.[6] BAE dış siyasetinin önemli bir parçası olan bu yardımlar, Arap Birliği’nden bağımsız bir şekilde de yürütüldü. 1992 yılında Emir Zayid tarafından kendi adına kurulan vakıf vasıtasıyla 1993-1999 yılları arasında en fazla yardım ettiği bölge Afrika kıtası oldu.[7] BAE’nin yardım tercihlerinde Afrika’daki Arap ülkelerinin ve Doğu Afrika ülkelerinin ön plana çıkması bu bölgelerin BAE dış siyasetindeki önemini göstermektedir.


Zayid sonrası dönemde ise BAE daha girişken ve atak politikalar izlemeye başlamıştır. Arap Körfezi’nde paradan para kazanan bir devletten, bölgesel kilit güçlerden biri olmaya doğru bir değişim göstermiştir. Dış politikasını yumuşak gücün yanı sıra askeri ve iktisadi güçle pekiştiren BAE yöneticileri, devletin sert güç kapasitesini arttırdıkları için “Körfez’in küçük Spartası” olarak tarif edilmektedir.[8] İddialı ve müdahaleci bir dış siyaset geliştiren BAE’nin bu yeni dönemdeki güvenlik stratejisinde en fazla yoğunlaştığı bölge ise Kızıldeniz havzası ve Afrika Boynuzu oldu.[9]


BAE Dış Siyasetinde Afrika’daki Menfaatleri


Körfez bölgesinin kilit güçlerinden biri olan BAE’nin kıtadaki politikalarında Afrika Boynuzu başta olmak üzere, Doğu Afrika ve Arap dünyasının parçası olması sebebiyle Kuzey Afrika, stratejik bir önemi haizdir. Ekonomik ve siyasi başlıklar altında değerlendirilebilecek bu stratejinin ekonomik ayağını gıda güvenliği, deniz taşımacılığı ve güvenliği, liman işletmeleri ve altın oluşturmaktadır. Siyasi ayağında ise, BAE’nin Eritre’nin başkenti Assab’taki askeri üs üzerinden Yemen iç savaşında İran tarafından da desteklenen muhalif Husi gruplarının nüfuzuna karşı mücadele vermesi ve Libya başta olmak üzere Afrika Boynuzu’nda Türkiye ve Katar’ın varlığını tehdit olarak algılaması dikkat çekmektedir. BAE’nin bölgedeki en büyük müttefiki ise Suudi Arabistan’dır. İki ülkenin, Arap Baharı sonrası Kuzey Afrika’daki değişim rüzgarında siyasette güç kazanan Müslüman Kardeşleri ve ‘siyasal İslam” olarak tanımladıkları hareketlerin yükselişini bölge için bir tehdit olarak algılaması, Kuzey Afrika’daki stratejik çıkarlarını tanımlamada ve siyasal tavırlarında önemli bir rol oynamıştır.[10]


İlk olarak BAE’nin Afrika’daki stratejik çıkarlarının ekonomik ayağını ele aldığımızda kıtadaki iktisadi varlığının en kritik noktalarından birinin Sudan olduğunu vurgulamamız gerekir. Abu Dabi Kalkınma Fonu ile birlikte Sudan’a bugüne kadar 28 milyar dolarlık bir yatırım desteği sağlanırken, 17 BAE şirketi de Sudan’da çeşitli sektörlerde faaliyetlerine devam etmektedir.[11] Abu Dabi yönetiminin 2016 yılında kıta genelindeki doğrudan yatırımlarının değeri 11 milyar dolardır. Bu yatırımlarda tarım sektörü kayda değer bir yere sahiptir. Sudan, Kongo, Namibya ve Zimbabve, BAE’li şirketlerin tarım alanında yatırım yaptığı ülkelerin başlıcalarıdır.[12]Afrika ülkeleri kendini ve dünyanın geri kalanını besleyecek bir tarımsal potansiyele sahip olsa bile, gıda güvenliği ile ilgili birtakım sıkıntılar yaşamaktadır. Bunların başında mali ve teknik destek, ulaşım, depolama ve üretim altyapısı bulunmaktadır. Diğer yandan BAE’nin ve müttefiki Suudi Arabistan’ın gıda güvenliği meselesini stratejik önemde görmeleri, bölgede tarım sektörüne yönelik yatırımlarını arttırmıştır.[13]


BAE’nin Afrika’daki stratejik yatırımlarındaki diğer kritik ekonomik nokta ise liman işletmeleri ve lojistik sektörüdür. 2017’de 300 milyon ton olan Afrika limanları arasındaki deniz trafiğinin 2040’ta 2 milyar tonun üzerine çıkması beklenmektedir.[14] Bu durum hızlı bir şekilde artan ticari talep ve liman altyapılarının geliştirilmesine bağlı olması sebebiyle Afrika limanlarının donanım ve kapasitelerini gelişimini destekleyen birçok yatırıma da ihtiyaç doğurmaktadır. BAE bu fırsatı değerlendiren kıta dışı ülkelerden biridir. Bu durum halihazırda Mısır, Mozambik, Cibuti, Senegal, Cezayir ve Somali’nin özerk bölgesi Somaliland olmak üzere 6 ülkede 7 liman işleten BAE Merkezli Dubai Ports World Şirketi için fırsatlar sunmaktadır.[15] Bunlar arasında Cibuti’deki Dolareh, Eritre’deki Assab ve Somaliland’deki Berbera limanları hem Kızıldeniz ve Afrika Boynuzu gibi jeostratejik konumda bulunması sebebiyle, hem de bölgedeki deniz ticaretinin takibi ve güvenliği açısından önem taşımaktadır.


BAE’nin Afrika ile ilişkilerinin siyasi ayağını ise nüfuz mücadelesi ve kendisine tehdit olarak gördüğü Müslüman Kardeşler veya siyasal İslam olarak adlandırılan hareketlerin direncini kırmak oluşturmaktadır.[16] Nüfuz mücadelesi bağlamında Dubai yönetimi, Eritre’nin Assab şehrinde bulundurduğu askeri üs vasıtasıyla hem Kızıldeniz’de varlık göstermek hem de Yemen’deki iç savaşta Husi gruplarına karşı koyarak bölgede İran nüfuzunu etkisiz kılmaya çalışmaktadır.[17] Siyasal tehdit bağlamında ise Afrika Boynuzu’nda etkisi giderek artan Türkiye ile rekabetine ilave olarak, Libya’da Halife Hafter’i açıktan desteklemesi, Milli Mutabakat Hükümeti’ne askeri yardımda bulunan Türkiye ile ciddi çatışma zeminleri oluşturmaktadır. BAE’nin Afrika’da Türkiye ile yaşadığı bir diğer sorun ise özellikle Kuzey Afrika bölgesindeki siyasi hareketler üzerinden yaşanmaktadır. Afrika bağlamında Mısır ve Libya olaylarındaki farklı tutumlar bu kırılmanın en önemli göstergelerinden biridir.[18]


BAE’nin Afrika’daki Askeri Varlığı


Afrika Boynuzu’nda yükselen güçlerden biri olan Birleşik Arap Emirlikleri 2015 yılında Eritre’nin Assab şehrinde bir askeri üs inşasına başladı. Bu askeri tesis, uçak sığınıklarına sahip bir askeri hava sahası, donanma limanı, depolama alanları ve askeri barınaklardan oluşmaktadır.[19] BAE’nin bölgedeki politikasında kritik yol oynayan bu üs, Yemen’deki iç savaşta kilit bir rol oynamaktadır.[20] BAE, Suudi Arabistan koalisyonu ile Assab’daki üslerden kaldırdığı askeri uçaklarla Yemen’deki savaşa müdahil olurken, Afrika Boynuzu açıkları ve Kızıldeniz’de de etkili şekilde varlık göstermektedir. Bu bağlamda BAE, bölgede bulunan deniz kuvvetleri ile iç savaşın devam ettiği Yemen’in güneyindeki limanları abluka altında tutmakta ve Afrika Boynuzu açıklarındaki korsan faaliyetlerine karşı da mücadele etmektedir. BAE’nin askeri faaliyetleri aynı zamanda bölgedeki diğer stratejik çıkarları için de önem taşımaktadır. Assab üssünden Yemen’de Husilere karşı hava ve denizden yaptığı saldırılar ve bölge sularındaki faaliyetleri, BAE devi Dubai Ports World (DP) şirketinin sıkıntılı bir durum içerisinde olduğu Cibuti limanındaki konteyner liman işletmesinin zorluklarını aşması için katkı sağlayabilir.[21]


BAE’nin Afrika Boynuzu’ndaki diğer askeri stratejik hamlesi ise Somaliland muhtar bölgesinde Berbera’daki askeri üstür. 2017 yılında Somaliland Muhtar İdaresi ile anlaşma imzalayan BAE 442 milyon dolar karşılığında Berbera limanının inşası ve geliştirilmesi ile birlikte burada 30 yıl boyunca askeri bir üs bulundurma üzerine anlaşmaya varmıştı.[22] Somali Merkezi Hükümeti ve BM tarafından geçersiz kabul edilen bu anlaşmaya rağmen BAE’nin bölgede varlık göstermesi, ülkenin Bab-ül Mendep Boğazı ve Kızıldeniz’deki deniz ticaretini ve güvenliğini korumak için kilit rol oynamaktadır.[23] BAE’nin Somali merkezi hükümeti ve uluslararası kamuoyu nazarında olumsuz karşılanan bu hamlesi, Somaliland Özerk bölgesi hükümeti ve merkezi hükümet arasında gerilimlere sebep olmuştur. Somali federal parlamentosunun DP’nin Berbera limanı hisselerinin %65’i ve işletme imtiyazlarına yönelik anlaşmayı reddetmesi bölgede tansiyonu arttırmıştır.[24] DP şirketinin Cibuti’deki limana alternatif olarak açmayı planladığı Berbera limanının Kızıldeniz hattından giden ticaret gemileri için bölgesel bir aktarma merkezi olması planlanmıştır.[25]


Sonuç


Somali Hükümeti’nin Somaliland özerk yönetimi dışında, BAE, merkezi hükümetten bağımsız Puntland özerk yönetimi ile de 336 milyon dolara mâl olacağı tahmin edilen Bosaso limanı için bir anlaşma imzalamıştır. Anlaşmaya göre DP şirketi limanın 30 yıllık işletme imtiyazını elinde bulunduracaktır.[26] BAE, Bosaso limanını şimdilik askeri faaliyetler için kullanmamakla beraber Puntland’da korsanlıkla mücadele için deniz polis kuvvetlerine yönelik güvenlik eğitimi vermekte ve denetlemektedir.[27]


Libya’ya bakıldığında ise BAE idaresinin Halife Hafter’i açıktan desteklediği görülmektedir. 3 bin ton askeri teçhizat yardımı yapan[28] ve paralı asker temin eden BAE yönetimi[29], 2016 yılında al-Khadim’de bir hava üssü kurarak ülkenin çeşitli yerlerinde insansız hava aracı saldırılarında bulunmuş ve bu üs üzerinden Hafter milislerine destek vermiştir.[30] BAE’nin bu girişimleri Libya’daki kargaşayı beslerken, Dönemin Libya Ulusal Mutabakat Hükumeti (UMH) Başkanı Sarrac’ın daveti üzerine Türkiye ile anlaşmaya varan UMH, Türkiye’nin askeri desteği ile Hafter’in ilerleyişini durdurmayı başarmıştır.


Halihazırda devam eden savaşta sürecin nereye evrileceği net olmamakla beraber başta BAE, Mısır, Suudi Arabistan, Rusya ve Fransa gibi devletlerin kendi çıkarları bağlamında desteklediği Hafter’in Türkiye destekli Libya Mutabakat Hükümeti Kuvvetlerine bağlı ordunun karşısında geri çekilmeye başlaması ibrelerin değiştiğini göstermektedir. BAE’nin bölgeye yönelik insansız hava araçları, tanksavar ve uçaksavar füzeleri, havadan karaya atılan füzeler, gece görüş dürbünleri ve zırhlı araçlar gibi birçok askeri teçhizat temini[31] ve Mısır ile ortak hareket ederek sahada varlık göstermesi, kendisine ideolojik tehdit olarak gördüğü ve bölgede bir nüfuz mücadelesi içinde olduğu Türkiye’nin bölgeye nüfuzunu engellemeye çalıştığını göstermektedir. Diğer yandan tüm bu maddi ve askeri desteğe rağmen[32] Türkiye’nin sahaya girmesiyle Hafter milislerinin Vatiyye gibi stratejik bir üssü kaybetmesi ve ele geçirdiği bölgelerin tekrar kaybedilme riskiyle karşı karşıya kalması başta BAE olmak üzere bölgedeki tüm Hafter taraftarı güçleri zor duruma düşürmüştür.


Bütün bunlarla beraber, BAE 2019 yılı itibariyle özellikle Afrika Boynuzu ve çevresindeki güç yansıtma yarışına dair siyasetinde bir takım değişikliklere gitmeye başlamıştır. 2019'da Emirlik askerinin Yemen'den çekilmesi ve Eritre ve Somaliland'daki (2019-2021) askeri karakollardan ayrılması bu değişimin en önemli göstergeleridir. BAE yönetimi için mühim olan noktalardan biri Boynuz çevresindeki ve Arap yarımadasındaki deniz ticaretinin emniyetini sağlayarak liman yatırımlarını ve iktisadi menfaatlerini güvence altına almaktır. 2022-2023 yılları arasında BM Güvenlik Konseyi Geçici Üyeliği’ne seçilmesi ve dış politikada diplomasi diline daha fazla geçme isteği Abu Dabi yönetiminin bölgedeki rakipleri için saldırgan bir güçten daha makul ve anlaşılabilir bir devlete dönüşme ihtimali gözden kaçırılmamalıdır. Bu dönüşüm Türkiye açısından iyi değerlendirilebilirse özellikle Afrika Boynuzu ve Libya’daki çatışmaların çözümüne dair olumlu katkılar sağlayabilir.






[1] Ali Mazrui, Afrikalılar, çev. Yusuf Kaplan (İstanbul: İnsan Yayınları, 1992), s. 33-44. [2] “History of the UAE,” U.AE https://u.ae/en/more/history-of-the-uae [Erişim 12.06.2020]. [3] “United Arab Emirates,” Encyclopedia Britannica https://www.britannica.com/place/United-Arab-Emirates/History [Erişim 12.06.2020]. [4] “The multiple roots of Emiratiness: the cosmopolitan history of Emirati society,” Open Democracy https://www.opendemocracy.net/en/beyond-trafficking-and-slavery/the-multiple-roots-of-emiratiness/ [Erişim 12.06.2020]. [5] Mariam Alzaabi, “Foreign Policy of the United Arab Emirates (UAE): Continuity and Change”, Ahmed Al-Masri ve Kevin Curran (ed.), Smart Technologies and Innovation for a Sustainable Future: Proceedings of the 1st American University in the Emirates International Research Conference Dubai, UAE 2017 (Cham: Springer, 2019), s. 141. [6] Khalid S. Almezaini, The UAE and Foreign Policy: Foreign Aid, Identities and Interests (New York: Routledge, 2012), s. 58-60. [7] a.g.e., s. 69. [8] “The ambitious United Arab Emirates,” The Economist https://www.economist.com/middle-east-and-africa/2017/04/06/the-ambitious-united-arab-emirates [Erişim 12.06.2020]. [9] Emanuel Skoog, “The rise of “little Sparta” in the Middle East,” Jason Institute https://jasoninstitute.com/2019/04/28/the-rise-of-little-sparta-in-the-middle-east/ [Erişim 12.06.2020]. [10] “UAE Security Forum 2019: Reshaping the Future of the Horn of Africa,” MOFAIC https://www.mofaic.gov.ae/en/mediahub/news/2019/12/12/12-12-2019-uae-security-forum [Erişim 20.06.2020]. [11] Nour Salman, “UAE plays key role in Sudan economy with investments exceeding AED28 billion”, Emirates New Agency http://wam.ae/en/details/1395302674291 [Erişim 20.06.2020]. [12] “Quick take: Why is African agribusiness luring GCC investors?” The Natrional https://www.thenational.ae/business/economy/quick-take-why-is-african-agribusiness-luring-gcc-investors-1.785685 [Erişim 20.06.2020]. [13] Jos Meester, Willem van den Berg, Harry Verhoeven, Riyal Politik: The political economy of Gulf investments in the Horn of Africa (Lahey: The Clingendael Institute- CRU Report, 2018), s. 55. [14] Shady Ahmed Mansour ve Yara Yehia Ahmed, “Saudi Arabia and UAE in the Horn of Africa: Containing Security Threats from Regional Rivals”, Contemporary Arab Affairs, c. 12, S. 3 ( 2019), s. 99-118. [15] Simon Allison; Joseph Dana, Bridging the Red Sea: How to Build an AfricaGCC Partnership (Emerge85, 2017), s. 10. [16] “UAE Security Forum 2019: Reshaping the Future of the Horn of Africa.,” MOFAIC https://www.mofaic.gov.ae/en/mediahub/news/2019/12/12/12-12-2019-uae-security-forum [Erişim 21.06.2020]. [17] Hussein Ibish, The UAE’s Evolving National Security Strategy (Washington: The Arab Gulf States Institute, 2017), s. 5-6. [18] Shady Ahmed Mansour ve Yara Yehia Ahmed, “Saudi Arabia and UAE in the Horn of Africa: Containing Security Threats from Regional Rivals”, Contemporary Arab Affairs, c. 12, S. 3 ( 2019), s. 99-118. [19] “Analysis of the UAE Military Base in Assab-Eritrea,” Tesfa News https://www.tesfanews.net/analysis-uae-military-base-assab-eritrea/ [Erişim 22.06.2020]. [20] Gerald M. Feierstein, “Iran’s Role in Yemen and Prospects for Peace,” MEI https://www.mei.edu/publications/irans-role-yemen-and-prospects-peace [Erişim 22.06.2020]. [21] Zach Vertin, Red Sea Rivalries: The Gulf, the Horn, & the New Geopolitics of the Red Sea (Brookings Doha Center, 2019), s.3-4. [22] “Analysis: Somaliland Has Set A New Setback For UAE Ambitions In The Horn Of Africa,” Emirates Leaks https://emiratesleaks.com/en/analysis-somaliland-set-new-setback-uae-ambitions-horn-africa/ [Erişim 23.06.2020]. [23] Nizar Manek, “U.A.E. Military Base in Breakaway Somaliland to Open by June,” Bloomberg https://www.bloomberg.com/news/articles/2018-11-06/u-a-e-military-base-in-breakaway-somaliland-seen-open-by-june[Erişim 23.06.2020]. [24] Martin Plaut, “The UAE’s strategy in the Horn: military bases and owning ports,” Eritrea Focus https://eritrea-focus.org/the-uaes-strategy-in-the-horn-military-bases-and-owning-ports/ [Erişim 23.06.2020]. [25] Abdi Latif Dahir,“The UAE is expanding its influence in the Horn of Africa by funding ports and military bases,” Quartz Africa https://qz.com/africa/955585/in-somalia-and-eritrea-the-united-arab-emirates-is-expanding-its-influence-by-building-ports-and-funding-military-bases/ [Erişim 23.06.2020]. [26] a.g.k. [27] “UAE Terminates Somalia Training Mission,” Tesfa News https://www.tesfanews.net/uae-terminates-somalia-military-training-mission/ [Erişim 23.06.2020]. [28] “French sources: UAE sent 3,000 tons of military support to Haftar,” The Libya Observer https://www.libyaobserver.ly/news/french-sources-uae-sent-3000-tons-military-support-haftar [Erişim 24.06.2020]. [29] “UN: UAE sent mercenaries to help Haftar in Libya,” Middle East Monitor https://www.middleeastmonitor.com/20200515-un-uae-sent-mercenaries-to-help-haftar-in-libya/ [Erişim 24.06.2020]. [30] Alex Gatopoulos, “'Largest drone war in the world': How airpower saved Tripoli,” Aljazeera https://www.aljazeera.com/news/2020/05/libya-battle-sky-air-superiority-changed-war-200527135230131.html [Erişim 24.06.2020]. [31] Mustapha Dalaa, Said İbicioğlu, Gülşen Topçu, “BAE, Hafter'e askeri destek için Abu Dabi'den Libya'ya hava köprüsü kurdu,” AA https://www.aa.com.tr/tr/dunya/bae-haftere-askeri-destek-icin-abu-dabiden-libyaya-hava-koprusu-kurdu/1738570 [Erişim 24.06.2020]. [32] خالد ليبيا (@khalid22900), “من دارفور مؤتمر صحفيللقوات الأمنية السودانية ومعهم المرتزقة الذينتم القبض عليهم صباح اليوموهم متوجهون للقتال في صفوفاسطبل الرجمه 122 مرتزق قالعليهم انهم شباب من ثروهالسودان الغالي. شاهد المرتزقة,” Twitter, https://twitter.com/khalid22900/status/1277349108144054272 [Erişim 24.06.2020].

bottom of page