top of page
  • Akisam Mukisa

Irkçılık ve Ayrımcılık Arasındaki Fark

Irkçılık ve ayrımcılık birbiriyle ilişkili kavramlar olmakla birlikte, farklı anlamlara gelmektedir.

Irkçılık, bazı ırkların diğerlerinden üstün veya aşağı olduğu inancını ve bunun sonucunda ırk veya etnik kökenlerine dayalı olarak insanlara yönelik önyargı, ayrımcılık veya kötü muameleyi ifade eder. Irkçılık; nefret söylemi, nefret suçları, kurumsal ırkçılık ve sistemik ayrımcılık gibi çeşitli şekillerde kendini gösterebilir.



Ayrımcılık ise; insanların ırk, cinsiyet, cinsel yönelim, din, yaş veya engellilik gibi kişisel özelliklerine dayalı olarak haksız veya önyargılı muamele görmesi anlamına gelir. Ayrımcılık; dışlama, ötekileştirme, basmakalıplaştırma veya eşit olmayan muamele dahil olmak üzere birçok şekilde olabilir.

Irkçılık bir ayrımcılık biçimi olmakla birlikte, her ayrımcılığın ırkçı olması gerekmez. Ayrımcılık herhangi bir kişisel özelliğe dayalı olarak ortaya çıkabilirken, ırkçılık özellikle ırk veya etnik kökenle ilgilidir.

Hem ırkçılığın hem de ayrımcılığın zararlı olduğunu ve bireyler ve bir bütün olarak toplum için ciddi sonuçlar doğurabileceğini unutmamak önemlidir. Her iki türün de ortadan kaldırılması için çalışmak büyük önem taşımaktadır.



Irk ve Irkçılık

Irk; fiziksel, kültürel veya coğrafi özellikleri paylaşan insan gruplarını tanımlamak için kullanılan bir terimdir. Irk, insanlar arasındaki bazı farklılıkların geçerli bir tanımlayıcısı olsa da, ırkın tarihsel olarak ayrımcılık, önyargı ve eşitsizliği meşrulaştırmak için kullanılan sosyal bir yapı olduğunu kabul etmek önemlidir.

Irkçılık, belirli ırkların doğası gereği diğerlerinden üstün veya aşağı olduğu inancı ve insanlara ırklarına göre farklı muamele etme uygulamasıdır. Irkçılık, bireysel tutum ve davranışların yanı sıra belirli ırk gruplarını dezavantajlı hale getiren kurumsal politika ve uygulamalarda da kendini gösterebilir.


Irkçılığın bireyler, topluluklar ve bir bütün olarak toplum üzerinde derin bir etkisi olabilir. Ayrımcılığa, ötekileştirmeye, sosyal ve ekonomik eşitsizliğe yol açabilir. Ayrıca klişelerin, önyargıların ve nefretin sürdürülmesine de katkıda bulunabilir.

Irkçılığın tarihsel ve süregelen etkisini kabul etmek ve hem bireysel hem de sistemik düzeyde ortadan kaldırmak için aktif olarak çalışmak önemlidir. Bu, kendimizi ve başkalarını eğitmeyi, ırkçı tutum ve davranışlara meydan okumayı, eşitlik ve adaleti teşvik eden politika ve uygulamaları savunmayı ve kapsayıcı ve çeşitlilik içeren topluluklar oluşturmak için çalışmayı içerir.



Irkçılık; kökleri çeşitli tarihsel, sosyal ve psikolojik faktörlere dayanan karmaşık ve çok yönlü bir konudur. Irkçılığın gelişmesine ve sürdürülmesine katkıda bulunan bazı olası faktörler şunlardır:

1) Tarihsel ve kültürel faktörler: Irkçılığın kökleri genellikle sömürgeleştirme, kölelik ve ayrımcılık gibi tarihi olaylara dayanır. Bu olaylar, nesiller boyunca aktarılabilen ve kültürel normlar ve inançlarla pekiştirilebilen bir eşitsizlik ve önyargı mirası yaratmıştır.

2) Sosyal ve ekonomik faktörler: Irkçılık yoksulluk, işsizlik ve eşitsizlik gibi sosyal ve ekonomik faktörlerden de etkilenebilir. İnsanlar ekonomik veya sosyal statülerinin tehdit altında olduğunu hissettiklerinde, kendilerinden farklı olanları suçlama olasılıkları daha yüksek olabilir.

3) Psikolojik faktörler: Irkçılık korku, cehalet ve önyargı gibi bireysel psikolojik faktörlerden de kaynaklanabilir. İnsanlar anlamadıkları şeylerden korkabilir ve sınırlı bilgiye dayanarak diğer gruplar hakkında varsayımlarda ve stereotiplerde bulunabilirler.

4) Güç dinamikleri: Irkçılık genellikle bir gruba diğerinden daha fazla güç ve ayrıcalık sağlayan güç dinamikleri tarafından pekiştirilir. Bu durum işyerinde, siyasette ve sosyal ilişkilerde olduğu gibi çeşitli bağlamlarda ortaya çıkabilir.

5) Maruz kalma ve eğitim eksikliği: Irkçılık, diğer kültürlere ve fikirlere maruz kalmamakla da devam ettirilebilir. İnsanlar farklı bakış açılarına ve deneyimlere maruz kalmadıklarında, kendi önyargılarına ve önyargılarına tutunmaları daha olası olabilir.

Bu faktörlerin birbirinden bağımsız olarak işlemediğini ve ırkçılığın sürekli çaba ve dikkat gerektiren karmaşık ve süregelen bir mesele olduğunu kabul etmek önemlidir.

Kendime bu soruları çok soruyorum: Siyahlara siyah demek mi ırkçıdır yoksa beyazlara beyaz demek mi?

Örneğin Doğu Afrika'da en yaygın dil olan Swahili dilinde (Swahili ya da Kiswahili Doğu Afrika'da kullanılan bir dildir. Tanzanya, Kenya, Uganda ve Afrika Birliği'nin resmi dilidir ve günümüzde yaklaşık 80 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır.) “beyaz insanlar” diyoruz ve bu halkımız arasında çok popüler olan bir kelime. Hatta ten rengi bizden daha açık olan Afrikalı dostlarımıza da “Muzungu” diyoruz ve onlar da bu ifadeyi çok seviyor. Nitekim, ülkemizde, ne yazık ki, beyaz ya da daha açık ten rengine sahip bir kişi, daha koyu ten rengine sahip bir kişiden daha üstün ve avantajlı görülüyor.


Ne yazık ki Beyaz Avrupalıların insanlarımıza kendileri hakkında düşündürdükleri şey bu. Kendi aramızdaki Kişilik Karşıtı Endoktrinasyon. Avrupalıların Afrika'ya gelişi sadece bize karşı değil kendi aramızdaki ırkçılık üzerinde de büyük bir etkiye sahiptir. Ganalı bir yazar ve şair olan Ama Ata Aidoo, “Afrika için Çığlık” adlı röportajında, “100 yıl önce sizlerle (Avrupalılar) tanıştığımızdan beri hiçbir şey kazanmadık. Siz bizden her şeyi aldınız, biz de her şeyden vazgeçtik ve karşılığında elimizde ne var? Hiçbir şey. Peki karşılığında biz ne aldık? Kendi aramızda Anti Personel Endoktrinasyonu ve ölümcül hastalık.” dedi.

Bir Afrikalı olarak rahatlıkla söyleyebilirim ki, Afrikalılar arasında yaşanan ve başkalarının siyah üzerine siyah ırkçılığı olarak adlandırdığı ırkçılık, bizim diğer beyaz olmayan insanlardan gördüğümüz ırkçılıktan daha tehlikelidir. Örneğin ülkemdeki kabile evliliklerinin çoğunda daha açık ten rengine sahip kabileler tercih edilirken daha koyu ten rengine sahip kabileler son derece nadir görülür ya da dikkate bile alınmaz. Peki bu neden böyle? Neden kendi aramızda bile ırk ayrımcılığı yapıyoruz?



"Siyah üzerine siyah ırkçılığı" arkadaşlarımla konuştuğum en tartışmalı ve karmaşık konulardan biri. Irkçılık, kişinin kendi ırkının daha üstün olduğu inancına dayalı olarak farklı ırktan birine karşı yönelttiği önyargı, ayrımcılık veya düşmanlık olarak tanımlanmaktadır. Aynı tür davranışlar bir ırk grubu içinde meydana geldiğinde, bu genellikle ırk içi önyargı veya ayrımcılık olarak adlandırılır.

Örneğin en sevdiğim ve en yetenekli aktörlerden biri olan komedyen, şarkıcı ve söz yazarı Jamie Foxx bir röportajında şöyle demişti: "Biz siyahlar hem ırkçılıkla hem de mükemmeliyetçilikle uğraşıyoruz.”

Jamie Foxx kariyeri boyunca çeşitli vesilelerle algı hakkında konuşmuştur. İnsanların kendisi ve yetenekleri hakkındaki algılarının hayatını ve kariyerini nasıl etkilediğini tartışmıştır. Bir röportajında Foxx, komedyen olduğu için zeki olmadığını varsaymak ya da ırkı nedeniyle sadece belirli alanlarda başarılı olduğunu düşünmek gibi, insanların görünüşüne ya da geçmişine dayanarak kendisi hakkında nasıl önyargılı fikirlere sahip olduğundan bahsetmiştir. Bu stereotiplere meydan okumanın ve başkalarının algılarının kişinin potansiyelini sınırlamasına izin vermemenin önemini vurgulamıştır.


Foxx, başkaları onlardan şüphe etse ya da onları engellemeye çalışsa bile, insanları kendilerine ve yeteneklerine inanmaya teşvik etmiştir. Örneğin, bir uçağa bindiğinizde kokpite baktığınızda pilot olarak siyah birini gördüğünüzde biraz gergin olursunuz. Hatta ona ırkçı bir kişinin sorabileceği soruları bile sorabilirsiniz: İyi miyiz, saatiniz yanınızda mı? Kaç yıllık deneyiminiz var? Yazın ortasında hava çok parlak ve güneşli olsa bile küçük bir çarpma sesi duyduğunuzda, yanlış bir şey olup olmayacağını teyit etmek için sürekli ona bakarsınız.

Ama kokpitte bıyıklı, beyaz, yaşlı bir adam olduğunda havada can güvenliğinizin olduğunu bilirsiniz. Öyle ki hava çok kötü olsa ve havada bazı sarsıntılar hissetseniz bile aksini düşünmezsiniz

Genel olarak, Foxx'un algıya ilişkin yorumları, hem başkalarını nasıl algıladığımız hem de kendimizi nasıl algıladığımız konusundaki klişeleri ve önyargıları tanımanın ve bunlara meydan okumanın önemini vurgulamaktadır. Bunu yaparak yeni fırsatların önünü açabilir ve tam potansiyelimize ulaşabiliriz.


Çocukken bu eylemlere çok kez tanık oldum, örneğin çevremdeki yetişkinler, özellikle de üst sınıftaki öğrenciler, sırf kendilerinden biraz daha koyu tenli oldukları için koyu tenli öğrencilerle dalga geçer ve onlara ırkçı hakaretlerde bulunurlardı. Bir keresinde üst sınıftan bir öğrencinin bir çocuğa açık tenli olduğu için “Sen plantasyon zencisi olursun, ten renginden anlarım, ben de ev zencisi olurum.” dediğini hatırlıyorum. O zamanlar ne demek istediğini pek anlamamıştım, sadece havalı görünmek istediğini düşünmüştüm. Ancak yıllar sonra biraz daha entelektüelleşince bunun bir siyahın başka bir siyah için söyleyebileceği en kötü şey olduğunu fark ettim.


Bazı kişiler ırk içi önyargının ırkçılık olarak değerlendirilemeyeceğini çünkü ırkçılığın önemli bir bileşeni olan güç dinamiğini içermediğini savunmaktadır. Irkçılık, güç konumundaki bir grubun, tipik olarak bir toplumdaki baskın ırksal grubun, bu gücü marjinalleştirilmiş bir ırksal gruba karşı dezavantaj sağlamak veya ayrımcılık yapmak için kullanmasını içerir.

Bazıları ise ırk içi önyargının ırkçılığın bir türü olarak kabul edilebileceğini, çünkü ırk temelli olumsuz tutum ve ayrımcı davranışları içerdiğini savunmaktadır.

Bana göre, "ırkçılık" olarak etiketlensin ya da etiketlenmesin, siyah toplum içindeki ırk içi önyargı ve ayrımcılık zararlı olabilir ve toplumdaki olumsuz klişeleri ve bölünmeleri devam ettirebilir. Siyah toplum içinde ve ötesinde birlik ve eşitliği teşvik etmek için bireylerin bu sorunları tanıması ve ele alması önemlidir.


Referanslar;

237 görüntüleme
bottom of page