top of page
  • Yazarın fotoğrafıMoussa Hissein Moussa

Sudan’ın Kuzey-Güney Bölünmesi: Afrika Bütünleşme Sürecinde Bir Antitez

Giriş

Sudan, Afrika'nın Sahel bölgesinde yer alan ve Mısır, Libya, Çad, Orta Afrika Cumhuriyeti, Güney Sudan, Çad ve Eritre ile sınır komşusudur. 1,8 milyon km²'yi aşan yüzölçümü ve yaklaşık 45 milyon nüfusu ile Afrika kıtasının üçüncü büyük ülkesidir. Ülkenin en büyük şehri olan Hartum aynı zamanda başkentidir. Sudan, büyük bir kültürel, dilsel ve dini çeşitlilikle karakterize edilen, Müslümanların yanı sıra Hıristiyan ve animistlerin bulunduğu bir ülkedir. Yirmi yılı aşkın süredir devam eden ve 2005'te Naivasha Kapsamlı Barış Anlaşması ile sona eren iç savaş da dahil olmak üzere, ülkenin ekonomik ve siyasi zorlukları çok olmuştur. O zamandan bu yana ülke, özellikle 2011'de Güney Sudan'ın ayrılmasıyla iki taraf arasında 2000 km'den fazla bir sınır oluşturan karmaşık bir siyasi geçiş sürecinden geçti. Bu bölünme, Afrika devletlerinin kıtasal birleşik kıtasal çerçevede toplama tezini savunan Afrika bütünleşme tezini önemli ölçüde etkilemiştir.



Tarihsel Bağlam

Sudan, 100’den fazla dil konuşan 300’den fazla farklı etnik grupla çok kozmopolit bir Afrika ülkesidir. Ülke, 19. yüzyılda Hartum’da merkezi bir hükümet kuran ve egemenliklerini ülkenin çeşitli bölgelerine empoze eden İngilizler tarafından sömürgeleştirildi. Sudan’ın 1956’da bağımsızlığını kazanmasının ardından, esas olarak kültürel, etnik ve dini farklılıkların manipülasyona uğraması nedeniyle ülkenin kuzeyi ve güneyi arasındaki gerilim tırmanmıştır. Parçalanmaya yol açan sorunun kaynağı, bağımsızlık hareketinin ana hedeflerinden birine vefa gösterilmemesidir. Ülkenin bağımsızlık sürecini yöneten bağımsızlıkçı grubun temel amacı, ülkeyi bağımsızlığa götürüp daha sonra federal bir sistemle yönetmektir. Ancak bağımsızlıktan sonra iktidara gelen yöneticilerin federal sisteme karşı çıkıp merkezi bir sistem kurmaları, ülkeyi iç savaşa sürüklenmiştir.

1983’te Sudan hükümeti, ülkenin güneyindeki Hıristiyan ve animistler tarafından pek hoş karşılanmayan şeriatı (İslam hukuku) ülke çapında dayatmıştır. Kısa süre sonra Sudan Halk Kurtuluş Hareketi (SPLM) ve onun silahlı kanadı Sudan Halk Kurtuluş Ordusu (SPLA) liderliğindeki silahlı isyan başlamıştır. Ardından gelen iç savaş, tahminen 2 milyon ölü ve 4 milyondan fazla yerinden edilmiş insanla Afrika tarihindeki en uzun ve en kanlı çatışmalardan biri olmuştur. Sudan’ın iç savaşı yirmi yıldan fazla sürmüştür. İç savaş, esas olarak Güney Sudan için bağımsızlık arayan Sudan Halk Kurtuluş Ordusu (SPLA) tarafından yürütülmüştür.



John Garang liderliğindeki SPLA, bu tedbire yanıt olarak Hartum’daki merkezi hükümete karşı bir isyan başlatmıştır. Çatışma, SPLA güçleri ile Sudan hükümet güçleri arasındaki yoğun çatışmalarla yıllar içinde tırmanmıştır. Çatışma, etnik, dini ve ekonomik faktörlerin yanı sıra su (Nil) ve petrol gibi doğal kaynakların yönetimiyle ilgili sorunlar nedeniyle şiddetlenmiştir.

2005 yılında, yıllar süren müzakerelerin ardından taraflar, iç savaşı sona erdiren Naivasha Kapsamlı Barış Anlaşması’nı imzalamıştır. Anlaşma, Güney Sudan’a altı yıl boyunca özerklik sağlamış ve ardından Ocak 2011'de Güney Sudan için bağımsızlık referandumu yapılmıştır. Referandum, Güney Sudan halkı tarafından geniş çapta desteklenmiş ve seçmenlerin %98’inden fazlası bağımsızlık lehinde oy kullanmıştır. 9 Temmuz 2011 tarihinde Güney Sudan bağımsız bir devlet oldu ve uluslararası toplum tarafından tanınmıştır. Ancak bağımsızlığına rağmen ülke, iç gerilimler, toplumlar arası çatışmalar ve siyasi istikrarsızlık gibi birçok zorlukla karşı karşıya kalmaya devam etmektedir. Ülke ayrıca yüksek enflasyon, yüksek işsizlik ve yaygın yoksulluk gibi ekonomik sorunlar yaşamaktadır.


Ancak, bölünme etkisiz kalmamıştır. Güney Sudan, sınırlı altyapıya, etnik gerilimlere ve büyük ölçüde petrol rezervlerine bağlı bir ekonomiye sahip, gelişmekte olan oldukça fakir bir ülkedir. Sudan hükümeti, esas olarak güney sınır bölgelerinde üretilen petrol gelirinin çoğunu da kaybetmiştir. İki ülke arasındaki ilişkiler, özellikle sınır ve güvenlik konularında gergindir. Kuzeyde Sudan’ın ekonomisi tarım, madencilik ve petrole dayalı, ağırlıklı olarak Müslüman bir ülkedir. Güney ise ağırlıklı olarak Hristiyan ve animist, ekonomisi tarım ve hayvancılık ve petrole dayalıdır. Bu farklılıkların her iki tarafın siyaseti, ekonomisi ve toplumu için önemli olumsuz sonuçlar doğurmuştur.

Siyasi olarak, Sudan’ın bölünmesi iki devlet arasında sınırlar, doğal kaynaklar ve ticari ilişkiler konularındaki anlaşmazlıklarla birlikte diplomatik gerilimler yaratmıştır. Bu, bölgesel iş birliğini ve Afrika bütünleşme sürecini doğrudan olumsuz etkilemiştir.

Ekonomik olarak, bölünme, esas olarak Güney'de bulunan petrol üretimini etkilemiştir. İki ülke petrol kaynaklarının kontrolü için savaşmış, üretim ve ihracatta gerilim ve aksama olmuştur. Ayrıca, iki taraf arasındaki ulaşım altyapısını ve ticareti de etkileyerek bölgesel ekonomik bütünleme engellenmiştir.

Sosyal olarak, bölünme, farklı etnik ve dini topluluklar arasında gerilimler yaratmıştır. Silahlı çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve insanların kitlesel olarak yerlerinden edilmesiyle sivil nüfus için dramatik sonuçlara yol açmıştır. Bu da bölgenin sosyal ve kültürel bütünleşmesini engellemiştir. Bununla birlikte, Sudan’ın Kuzey-Güney ayrımının temel nedenlerini ve bölgede daha güçlü Afrika entegrasyonu için ele alınması gereken zorlukları anlamak önemlidir.



Bütünleşme Zorlukları

Bölgedeki Afrika bütünleşmesinin ana zorluklarından biri, doğal kaynakların yönetimidir. Sudan, çoğunlukla Güney’de bulunan petrol, altın ve diğer mineraller açısından zengindir. Petrol üretimi, her iki devletin ekonomisi için çok önemlidir, ancak telif hakları, geçiş hakları ve sınırlar konusundaki anlaşmazlıklar nedeniyle sekteye uğramıştır. İki devletin de önemli ekonomik farklılıkları var. Kuzey, ekonomisi tarım, madencilik ve petrole dayalı daha gelişmiş bir ülkedir. Güney ise daha az gelişmiştir ve esas olarak tarım ve hayvancılığa bağlıdır. Bu ekonomik farklılıklar bölgesel ekonomik bütünleşmeyi engellemiştir. Sosyal olarak, Sudan’daki Kuzey-Güney ayrımı, farklı etnik ve dini topluluklar arasında gerilimler yaratmıştır. Silahlı çatışmalar, insan hakları ihlalleri ve insanların kitlesel olarak yerlerinden edilmesiyle sivil nüfus için dramatik sonuçlara yol açtı. Bu da bölgenin sosyal ve kültürel entegrasyonunu engellemiştir.

Bu zorluklara rağmen, bölgedeki Afrika bütünleşme konusunda iyimser olmak için nedenler bulunmaktadır. İki devlet, özellikle güvenlik ve doğal kaynakların yönetimi alanında iş birliği anlaşmaları imzalamıştır. Afrika Birliği gibi bölgesel kuruluşlar da barışı ve bölgesel iş birliğini teşvik etmede önemli bir rol oynamıştır.

Afrika bütünleşmesi çerçevesinde her iki ülke için de önemli ekonomik fırsatlar bulunmaktadır. Sudan, Afrika’nın merkezinde yer alır ve bölge ülkeleri arasındaki ticaret için gerekli bir geçittir. Bölgesel ekonomik iş birliğini teşvik ederek, iki devlet artan ekonomik büyümeden, azalan yoksulluktan ve kendi nüfusları için iyileştirilmiş yaşam koşullarından yararlanabilir.

Afrika bütünleşmesi, bölgede siyasi istikrarı da teşvik edebilir. Bölgesel kuruluşlar, devletler arasındaki iş birliğini teşvik ederek çatışmaların önlenmesine ve bölgesel güvenliğin güçlendirilmesine yardımcı olabilir. Bölgedeki başarılı Afrika entegrasyonu için, iki Devletin iş birliğini engelleyen zorlukların üstesinden gelmek için birlikte çalışması esastır. Bu, bölgesel anlaşmazlıkları çözmeyi, etnik ve dini gerilimleri azaltmayı, doğal kaynakların adil yönetimini teşvik etmeyi ve ekonomik iş birliğini güçlendirmeyi içerir.



Sonuç

Sonuç olarak, Sudan’daki Kuzey-Güney ayrımı, bölgedeki Afrika bütünleşmesine karşı bir antitezi temsil ediyor. Bununla birlikte, iki devlet, iş birliğini engelleyen zorlukların üstesinden gelerek, tüm Afrika’nın yararına olacak daha fazla bölgesel bütünleşmenin yolunu açabilir. Afrika’nın 55 devletindeki kültürlerin, dillerin, ekonomilerin ve siyasi sistemlerin çeşitliliği göz önüne alındığında, kıtasal bütünleşmenin tamamlanması güç olduğu söylemek mümkündür. Aynı zamanda bu imkânsız da değildir. Ancak güçlü siyasi irade ve Afrika hükümetleri ile sivil toplum aktörleri arasında iş birliği gerektirir.

Afrika Birliği (AfB) gibi girişimler, üye ülkeler arasında ekonomik, politik ve sosyal iş birliğini teşvik ederek Afrika'da kıtasal bütünleşmeyi teşvik etmek için kurulmuştur. AfB ayrıca 2018 yılında tarife ve tarife dışı engelleri ortadan kaldırarak Afrika içi ticareti artırmayı amaçlayan bir Afrika Kıta Serbest Ticaret Bölgesi’ni (AKSTB) kurmuştur. Ancak bu girişimlerin uygulanması, ülkeler arasında karşılıklı güvensizlik, devletler arası çatışmalar, yetersiz altyapı ve finansman sorunları gibi zorluklarla karşı karşıyadır. Bu zorlukların üstesinden gelmek için, Afrika hükümetleri kıtasal bütünleşmeye olan bağlılıklarını güçlendirmeli ve mevcut girişimleri uygulamak için somut adımlar atmalıdır. Ayrıca, sivil toplumun ve özel sektörün daha fazla katılımı, kıtasal bütünleşmenin hızlanmasına yardımcı olabilir.

61 görüntüleme
bottom of page