top of page
  • Yazarın fotoğrafıKheireddine Saidi

Sivil-Asker Güç Mücadelesi Işığında Sudan'daki Siyasi Sürecin Geleceği

Sudan, son 50 yıldır siyasi istikrarsızlık sorunuyla mücadele etmektedir ve bu sorunun kaynakları arasında etnik, dini ve siyasi faktörler bulunmaktadır. Ancak, istikrarsızlığın en önemli nedenlerinden biri, sivil ve askeri liderler arasındaki örtüşmeler ve çatışmalardır. Bu nedenle, bu araştırma makalesi, Sudan'da siyasi durumun genel bir resmini çizerek, sivil-asker mücadelesi sürecine odaklanmaktadır.

Sudan, yakın tarihinde birçok siyasi dönüşüme tanık oldu. 1956'da bağımsızlığını kazandıktan sonra, ülke demokratik seçimlerle yönetildi ancak 1958'de bir askeri darbe gerçekleştirildi ve Sudan, yıllarca askeri rejimler tarafından yönetildi. 1985'te bir halk ayaklanması sonucu, askeri yönetim sona erdi ve çok partili demokrasiye geçildi. Ancak bu geçiş dönemi kısa sürdü ve 1989'da bir başka askeri darbe gerçekleştirildi. Bu darbenin ardından Sudan, İslamcı bir askeri rejim tarafından yönetildi. 2003'te, Sudan'da uzun süredir devam eden bir iç savaş başladı. Bu savaş, ülkenin batısındaki Darfur bölgesinde gerçekleşti ve yaklaşık 300.000 kişinin ölümüne neden oldu. Bu dönemde, sivil toplum örgütleri ve uluslararası toplum, Sudan hükümetini insan hakları ihlalleri nedeniyle eleştirdi.

2011’de, Sudan'da bir diğer siyasi dönüşüm gerçekleşti ve Güney Sudan, bağımsız bir devlet haline geldi. Ancak, bu ayrılık, Sudan'da siyasi istikrarsızlığı artırdı ve ülkede hükümet karşıtı protestolar başladı.

Bugün, Sudan'da siyasi durum halen istikrarsızdır ve sivil-asker mücadelesi devam etmektedir. Özellikle, 2019'da yaşanan halk ayaklanması sonrasında, Sudan'da bir geçiş hükümeti kuruldu ancak bu hükümetin liderliği sivil ve askeri liderler arasında paylaşılmaktadır. Bu durum, ülkedeki siyasi istikrarsızlığı daha da artırmaktadır.

Bu araştırma makalesi, Sudan'da sivil-asker mücadelesi sürecine odaklanarak, ülkenin siyasi istikrarsızlık sorununu anlamayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Sudan'daki siyasi durumun genel bir bakış tanımasını gerekmektedir.



Birincisi: Sudan'da Sivil-Asker İlişkileri

Sudan'da sivil-asker ilişkilerinin yönetimi ve kontrolü, siyasi iktidar mücadelesinin en önemli etkenlerinden biridir. Bu mesele, tarihsel olarak birçok faktörden kaynaklanmaktadır. Ancak, ordu güçlerinin politika oluşturma sürecine kalıcı müdahalesi ve askeri darbe yöntemini tercih etmesi, Sudan'da sivil-asker mücadelesinin ana nedenlerinden biridir. Bu durum, Sudan ordusunun oluşumunun ilk aşamalarında görülmekte ve sonraki tüm aşamalarda da devam etmektedir.

Özellikle 1970'li yıllarda, Sudan Devlet Başkanı Jaafar Nimeiri'nin yönetimi sırasında ordu güçlerinin siyasi farklılıkları sona erdirmek için askeri darbe yöntemini tercih etmesiyle, ülkenin kuzeyindeki meşru hükümet ile güneyindeki ayrılıkçı güçler arasındaki iç savaş bahanesiyle ordunun ülkenin fiili hakimi haline geldiği görülmektedir. Ordu, ülkenin kontrolünü elinde tutmak için bu adımı atmak zorunda olduğunu savunmaktadır. İkinci Sudan iç savaşı (1983-2005) ise, ordu güçlerinin ülkeyi tam olarak kontrol etmesine yardımcı olan nedenleri derinleştirmiştir.

Bu bağlamda, Sudan'da sivil-asker mücadelesi sürecini anlamak için, tarihsel bir perspektife sahip olmak gerekmektedir. Bu mücadele, siyasi istikrarsızlık ve çatışmaların temel nedenlerinden biridir ve bu nedenle, Sudan'ın siyasi geleceği için önemli bir sorun olarak kalmaktadır.

Ordu liderleri, Sudan'da hükümetin siviller tarafından yönetilebileceği fikrini kabul etmemişlerdir. Bu tutum, Sudan'da yaşanan siyasi istikrarsızlığın ana nedenlerinden biridir. Sudan'da Ömer Hasan El Beşir rejiminin devrilmesinden sonra, ordunun geçiş dönemine liderlik etmek istemesi, bu güvensizlikten kaynaklanmaktadır. Sudan'daki ordu liderleri, politikacılara ve sivil yöneticilere güvenmedikleri için, ülkenin yönetiminde önemli bir rol oynamak istemişlerdir. Ayrıca, ordu liderleri, Sudan'da hükümetin siviller tarafından yönetilemeyeceğine dair bir inanç geliştirmişlerdir. Bu inanç, askeri darbeler ve ordu müdahaleleri ile sonuçlanmıştır. Sudan'daki ordunun Ömer El Beşir rejiminin önemli bir müttefiki olduğuna inanan politikacılar için de aynı durum geçerlidir. Bu politikacılar, ordu liderlerinin güçlerini koruma ve genişletme çabalarına katılmışlardır. Ancak, son dönemde Sudan'da sivil toplum hareketleri ve uluslararası baskılar, ordu liderlerinin ülkenin yönetimindeki rolünü sorgulamaya başlamıştır. Sudan'da sivil-asker mücadelesi, güçlü bir siyasi irade ve uzun vadeli çözümler gerektiren bir sorundur.

Bu süreçte Sudan ordusu, sivil-asker mücadelesinde üstünlük elde etmek için bir dizi taktik kullandı. Bu taktiklerden biri, sivil muhalefetin kendi içinde bölünmesine neden olmak ve ordunun taraftarlarını sivil blok içindeki farklı fraksiyonlara yönlendirmekti. Ayrıca, ordu, sivillerin siyasi karar alma sürecine dahil olma yeteneğini sınırlamak için askeri yetkileri korumaya çalıştı. Bu nedenle, Sudan'daki sivil-asker mücadelesi, ordu liderleri ile sivil liderler arasında uzun süredir devam eden bir güç mücadelesi olarak devam etmektedir. Bu durum, sivil-asker ilişkilerindeki geleneksel ve yaygın bir çekişme örneğidir. Sudan'da askeri liderlerin siyasi faaliyetleri kontrol etmek için üstünlük iddiası, demokratik bir hükümetin işleyişine engel olabilir. Ordu liderlerinin siyasi faaliyetlere müdahalesi, sivillerin temsilcilerinin iradesini engelleyebilir ve hükümette siyasi bir istikrarsızlığa yol açabilir. Ayrıca, askeri liderlerin sivilleri kontrol etme girişimleri, ordu içindeki bölünmeleri de tetikleyebilir. Bu nedenle, Sudan'daki sivil-asker ilişkilerinde, sivillerin seçilmiş temsilcileri ile ordunun üst düzey liderleri arasındaki iş birliği ve diyalog önemlidir. Bu işbirliği, hem ülkenin güvenliği hem de demokratik yönetim ve hukukun üstünlüğü ilkelerine uygun bir yönetim için önemlidir[1].



İkinci: Ordu ve Siviller Arasında Yaşanan Çatışmaların Sudan'ın Geleceği Üzerindeki Etkisi.

Bu darbe, Sudan'da yaşanan sivil-asker çatışmasının sonucu olarak gerçekleşti ve Sudan'ın istikrarsız politik durumunu daha da kötüleştirdi. Darbenin ardından, Sudan halkı sokaklara çıktı ve demokratik bir hükümet talep eden kitlesel protestolar başladı. Darbe yönetimi, bu protestoları sert bir şekilde bastırmak için güvenlik güçlerini kullandı ve birçok kişi öldü veya yaralandı.


Darbe yönetimi ayrıca, uluslararası toplum tarafından kınan ve yaptırımlarla karşı karşıya kalan bir hükümet haline geldi. Bu da Sudan'ın ekonomik durumunu daha da kötüleştirdi ve ülkedeki yoksulluk ve işsizlik sorunlarını derinleştirdi[2].

Sudan halkı, demokratik bir hükümet ve siyasi istikrar taleplerini sürdürüyor. Ancak, askeri yönetim ve sivil siyasi güçler arasındaki mücadele devam ediyor ve bu da ülkedeki siyasi durumu belirsizleştiriyor. Sudan'ın geleceği, askeri yönetim ile demokratik bir hükümet arasındaki mücadelenin sonucuna ve iç ve bölgesel koşulların gelişimine bağlı olacak. Abdel Fattah Al-Burhan'ın olağanüstü hal ilan etmesi ve Bakanlar Kurulu ile Egemen Konseyi feshetmesi, demokratik geçişin ve siviller ile ordu arasındaki güç paylaşımının seyrini belirleyen birçok makalenin askıya alınmasına neden oldu. Ordu, devlet kurumlarının tüm kontrolünü ele geçirerek, sadece Başbakan Hamdok'u tutuklamakla kalmadı, aynı zamanda 300'den fazla siyasi aktivisti de tutuklayarak gözaltına almıştı[3].



Üçüncü: Sudan'da Siviller ve Askerler Arasındaki İlişkilerin Geleceği

Askeri partinin gerçekleştirdiği darbe, Sudan'da sivil-asker ilişkilerinde bir uçurumun açılmasına neden olmuştur. Bu durum, Sudan halkının baskısı ve uluslararası toplumun tepkisi sonucu ordu, başbakanı serbest bırakmak zorunda kalmıştır. Ancak ordu, başbakanın güvenliği konusunda endişeleri olduğunu ve hedef olma korkusuyla onu tuttuğunu iddia etmektedir.

Sudan'daki askeri darbenin ardından, uluslararası toplum Sudan'a yönelik sert yaptırımlar uygulamaya başladı ve bu da ordu yönetimini zor durumda bıraktı. Ayrıca Sudanlıların da sokağa çıkarak demokratik taleplerini dile getirmesi, orduyu zorlu bir durumda bıraktı. Bu nedenle, ordu sivillerle bir uzlaşma sağlamak zorunda kaldı ve 21 Kasım 2021'de yeni bir anlaşmaya varıldı. Bu anlaşma, geçiş sürecini yönetmek için bir yetkili hükümetin kurulmasını öngördü ve on dört şartı belirleyerek çerçeveler belirledi. Ancak, sivil-asker ilişkilerinin geleceği hala belirsizliğini koruyor ve siyasi süreçteki gelişmelerin seyri bu ilişkilerin ne yönde ilerleyeceğini belirleyecek gibi görünüyor.

Bu anlaşmayı yukarıdakilerin bir tekrarı olarak görenler olduğu ve gerçek demokrasinin inşası sürecinde Sudan'a fayda sağlamayacağı için bu anlaşma karışık tepkiler aldı. Daha ziyade, ilk temel anlaşmazlıkta yeniden su yüzüne çıkacak olan siviller ve ordu arasındaki çatışmanın yatıştırılmasından başka bir şey değildir.

Sudan'daki birçok siyasi güç ve bazı bölgesel güçler bu anlaşmayı Sudan'ı güvenliğe kavuşturacak tek yol olarak görerek memnuniyetle karşılarken.

Sudan'daki mevcut durumun hala istikrarsız olduğu ve orduya siyasi gücü tek başına yönetme yeteneği veren nitelikli bir güç olarak kendisini gören ordu, medya kuruluşları ve ağlar gibi, halen devam etmektedir. Öte yandan, ordunun Rusya ile yürüttüğü ilişkiler, orduyun geri adım atmaya niyetli olmadığını göstermektedir. Bu nedenle, darbenin verdiği tavizlerin geçici olduğu ve uygun fırsatlar ortaya çıktığında ve uluslararası koruma sağlandığında, Sudan ordusunun sivilleri siyasi yaşamdan dışlama girişimlerine yeniden dönebileceği söylenebilir. Sudan'daki istikrarın sağlanmasında, sivil partinin de büyük bir rol üstlendiğini ifade etmek mümkündür. Ancak sivil partileri, 70 yıl boyunca orduya siyasetten uzaklaşma taleplerinde bir araya gelme konusunda bir başarısızlık yaşanmış ve ideolojik farklılıklar, halkın devrimci güçleri arasındaki herhangi bir yakınlaşmanın önündeki en büyük engel olarak kalmaya devam etmiştir. Sudan'da herhangi bir istikrarın tam olarak sağlanabilmesi, iki temel faktöre bağlıdır. İlki, ordu tarafından üstlenilen görevin ülkeyi dış tehditlerden korumak olduğunun anlaşılmasıdır. İkinci olarak, sivillerin ordunun elde ettiği statü ve gücü kolayca terk etmeyeceğini, ancak ideolojik farklılıkların aşılarak ordunun hayatta kalmasına ve Sudan'ın daha fazla parçalanmasına yol açmaması gerektiğinin farkında olmaları gerekmektedir.

[1] سعيد علي السفران المري، إصلاح القطاع الأمني في مرحلة ما قبل الانتقال الديمقراطي في السودان، المركز العربي للأبحاث ودراسة السياسات، سلسلة تقييم حالة، المركز العربي للأبحاث ودراسة السياسات، الدوحة، 15 مايو 2022. ص، 1. [2] وحدة الدراسات السياسية، مالات الانتقال السياسي في السودان بعد انفراد المكون العسكري بالسلطة، سلسلة تقدير موقف، المركز العربي للأبحاث ودراسة السياسات، الدوحة، نوفمبر 2021، ص 1. [3] سعيد علي السفران المري، إصلاح القطاع الأمني في مرحلة ما قبل الانتقال الديمقراطي في السودان، 2022، ص، 2.

20 görüntüleme
bottom of page