Güney Afrika'daki Osmanlı Mirası, Türk Dış Politikasında Nasıl Araçsallaştırılabilir ? Güney Afrika ile ilişkilerimizi güçlendirebilmek adına bölgenin iç dinamiklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Türkiye, Güney Afrika ile ilişkilerin güçlendirebilmesi noktasında ciddi bir tarihsel birikime sahiptir. Ancak bunu tam anlamıyla uygulamaya koyabildiği zaman daha da başarılı olabilecektir. Bu anlamda Güney Afrika özelinde Türkiye dış politikasını şekillendirmek için söz konusu tarihsel arka plana ve birikime göz atmak yerinde olacaktır.
Türkiye’nin, siyasî ve kültürel anlamda köklü ilişkilerinin olduğu Afrika ülkelerinden bir tanesi de Güney Afrika Cumhuriyeti’dir.[1] Afrika’yı ağırlıklı olarak batı üzerinden tanıdığımız için Güney Afrika’daki Türk kültür mirasından pek haberdar değiliz. Fakat Osmanlı Devleti’nin Güney Afrika’da çok ciddi bir kültürel mirası bulunduğunu söyleyebiliriz.[2] Güney Afrika ilk olarak Hollandalı sömürgecilerin işgaline maruz kalmış 1795’te ise bölgeye gelen İngilizler Güney Afrika’yı tamamıyla ele geçirerek sömürgeleştirmişlerdir. Güney Afrika’nın zenginliklerini paylaşım kavgasına giren İngiliz ve Hollandalılar 1899- 1902 yılları arasında gerçekleşen Boer Savaşı’nda karşı karşıya gelmişlerdir. Sultan II. Abdülhamid’de Güney Afrika ile yakından ilgilenmiş[3] ve temsilcilerinden Muhammed Ali Efendi’yi Güney Afrika’ya göndermişti. Hatta bu doğrultuda Washington’daki Osmanlı askerî ataşesi Binbaşı Aziz Bey, Transvaal Muharebesi’ni izlemek için Güney Afrika’ya gönderilmişti.[4] Uzun yıllar devam eden İngiliz işgal dönemi sırasında uygulanan Apartheid rejimi sırasında Güney Afrika-Türkiye siyasî ilişkileri noktasında herhangi bir diplomatik ilişki kurulmamıştır.[5] Güney Afrika’da İngiliz işgal ve sömürgeciliğine karşı ciddi bir direniş kültürü olduğunu söylememiz mümkündür. XX. yüzyılın başında başlayan kabile direnişleri 1912’de Solomon Tshekisho Plaatje ve arkadaşları tarafından Güney Afrika Ulusal Yerli Kongresi kurulmasıyla birlikte siyasî olarak teşkilatlanmış ve İngilizlerekarşı uzun yıllar mücadele etmiştir. İngilizlere karşı mücadelenin bayrağını Afrika Ulusal Kongresi’nin kurulmasıyla birlikte devralan Nelson Mandela ve arkadaşları uzun yıllar İngilizlere karşı siyasî bir mücadele gerçekleştirmiş en sonunda başarıya ulaşarak Güney Afrika’yı emperyalizmden kurtarmışlar ve bağımsızlıklarını kazanmışlardır.[6] Ümit Burnu’ndaki Osmanlı varlığı ve kültürel mirası oldukça eski tarihlere dayanmaktadır. Osmanlı Devleti’nin Ümit Burnu’ndaki siyasî ve dinî ağırlığı burada bir Türk kültür mirasının oluşmasına sebebiyet vermiştir.[7] Osmanlı Devleti’nin Güney Afrika ile ilişkileri 1862 yılında başlamıştır. Güney Afrika Müslümanlarının arasında çeşitli ihtilaflar çıkınca, Osmanlı Devleti de bölge Müslümanlarının talebi üzerine söz konusu dinî ihtilafları çözmek adına Ebubekir Efendi ve öğrencisi Ömer Lütfi Bey[8]’i göndermiştir. Başlangıçta Osmanlı Devleti Padişahı Sultan Abdülaziz’den İslam dinini daha iyi öğrenebilmek ve kavrayabilmek adına çeşitli dinî kitaplar talep eden Güney Afrika Müslümanlarının ihtilaflarının çözümlenebilmesi için yalnızca dinî kitap göndermenin yetmeyeceği çeşitli istismarları önleyebilmek adına dinî hükümlerin iyi kavranması, bunların bölge Müslümanlarına öğretilmesi ve uygulamaya konması için Ebubekir Efendi[9] bir an önce Güney Afrika’ya yolcu edilmiştir. Güney Afrika Müslümanları arasında eğitim faaliyetlerine oldukça önem veren Ebubekir Efendi, bir eğitim mücadelesi içerisine girişmiş ve bölgede bir Osmanlı okulu kurmuştur. Bölgede Müslümanları irşad eden, ilmihal hazırlayan, eğitim faaliyetlerin devamlılığını sağlayan Ebubekir Efendi, Osmanlı-Güney Afrika ilişkilerinin sembol ismi hâline gelmiştir.[10] Yakın bir tarihte İstanbul’u ziyaret eden Ebubekir Efendi’nin torunu Hişam Nimetullah Efendi, dedesi ve aile büyükleri şöyle anlatmaktadır: “Büyük dedem Güney Afrika'ya gönderilmeden önce yerli Müslümanlar ölülerini dahi toprağa yanlış şekilde gömüyorlarmış. Onlara, bir Müslüman'ın nasıl toprağa verileceğini, orucun ve diğer ibadetlerin nasıl doğru şekilde yapıldığını öğretmiş. İslami ritüeller, itikadi ve ameli hüküm ve konularda insanların irşat edilmelerinde büyük hizmetleri oldu. Hatta kısa sürede öğrendiği Afrikaans dilini ilk defa geliştiren bir ilim adamı olarak tanındı. Oğlu Ahmet Ataullah Bey, Güney Afrika, İstanbul ve Mısır'da eğitim gördü. İngilizce, Arapça, Farsça, Afrikaans, Osmanlı Türkçesi ve Urduca dillerine hakimdi. Güney Afrika'nın ilk Müslüman siyasetçisi olarak tarihe geçti. Ataullah Bey, 1901 yılında Sultan II. Abdulhamid’in özel emri ile Singapur'da görevlendirilen ilk Osmanlı Büyükelçisi oldu. Ancak 1903 yılında İngilizler tarafından tertiplenen bir suikastle şehit edildi. Ebubekir Efendi'nin diğer oğlu Müderris Hişam Nimetullah Efendi de babasının izinden giderek önemli eserler ve hizmetler vermiştir. Sömürge yönetimine karşı Müslümanların hak mücadelelerine önderlik etmiştir. Ayrıca Hicaz Demiryolu için Güney Afrika'nın çeşitli yerlerinden para toplayarak proje için Osmanlı'ya katkıda bulunmuştur. Yıllarca Ümit Burnu'nda hizmet verdiği Nur'ul Osmaniye Camisi halen ayaktadır.”[11] Ebubekir Efendi’nin ölümünden sonra dahi bölgedeki Osmanlı alimleri ve Ebubekir Efendi’nin yetiştirdiği öğrenciler Güney Afrika’da kültürden sanata spordan sosyal hayata kadar birçok noktada derin etkiler bıraktılar.[12] Hicaz Demiryolunun yapımında, Trablusgarp Savaşı ve Millî Mücadele sırasında Güney Afrikalı Müslümanlar her zaman Türkiye’nin yanında yer aldılar. Bu sebeple Güney Afrika’daki Türk varlığı ve mirası asla unutulmamalı yeni politikalar üretirken tarihsel birikim dikkatle incelenmelidir. Güney Afrikalı Müslümanların Osmanlı Devleti’ne destekleri ve Millî Mücadele’ye yönelik gerçekleştirdikleri maddi ve manevi yardımları “yeni kuşakların kavraması”nı sağlayabilirsek, “batılıların uzakta unutulmuş olarak tanımladıkları” Güney Afrika ile Türkiye arasında ilişkilerin artırılması noktasında bir zemin hazırlayabiliriz.[13] Türkiye Cumhuriyeti-Güney Afrika Cumhuriyeti ilişkileri[14]; Türk dış politikasında yaşanan çeşitli değişimler sonucu, Türkiye’nin projeksiyonunu Afrika’ya çevirmesiyle birlikte her ne kadar henüz istenilen seviyeye çıkartılamasa da günden güne güçlenerek devam etmektedir. Dostluk çerçevesinde karşılıklı iş birliğine dayanan ilişkiler oldukça güçlü tarihsel köklere sahiptir. 1990’lı yıllardan itibaren güçlenmeye başlayan ilişkiler 1993 ve 1994’te büyükelçiliklerin açılmasıyla sağlam temeller üzerine inşa edilmiştir. Türkiye Cumhuriyeti’nin Pretorya Büyükelçisi Elif Çomoğlu Ülgen, “Türkiye'nin dış politikası ve Afrika açılımında, Güney Afrika ile Türkiye ilişkilerinin beklentinin çok altında olduğunu” ifade etmiş ve “ticaret hacmimiz 2.5 milyar dolar ve bunun büyük çoğunluğu Güney Afrika lehinedir çünkü, Türkiye buradan madenler satın almaktadır. Ancak, iş potansiyeline baktığımızda ilişkilerimiz beklentilerin altında kaldı ve Güney Afrika'dan çok daha fazla pay almamız gerekmekte” ifadelerini kullanarak Türkiye- Güney Afrika ilişkilerinin daha da güçlenmesi gerektiğini vurgulamıştır.[15] Güney Afrika ile ilişkilerimizi güçlendirebilmek adına bölgenin iç dinamiklerinin iyi bilinmesi gerekmektedir. Türkiye, Güney Afrika ile ilişkilerin güçlendirebilmesi noktasında ciddi bir tarihsel birikime sahiptir. Ancak bunu tam anlamıyla uygulamaya koyabildiği zaman daha da başarılı olabilecektir. Bu anlamda Güney Afrika özelinde Türkiye dış politikasını şekillendirmek için söz konusu tarihsel arka plana ve birikime göz atmak yerinde olacaktır. Türkiye, mevcut tarihi ve kültürel birikiminden yola çıkaran bugün İslam dünyasında, Güney Afrikalılar için yeni bir model oluşturma potansiyeline sahiptir. Cape Town Eyalet Başbakanı İbrahim Resul’de: “Bugünün dünyasında liderlik yapacak güçlü, zengin ve kendine güvenen bir Türkiye’ye ihtiyacımız var. Muhtemelen içerideki tartışmalardan, siyasî çekişmelerden dolayı Türkiye’nin dünyadaki büyük etkisini ve stratejik rolünü göremiyorsunuz. Türkiye ilk kez üç düzeyde (ekonomik, siyasî ve İslâmî) stratejik rolünü birbirine bağlama fırsatını yakaladı.” diyerek bu hususun altını çizmiştir.[16] Fakat Türkiye Cumhuriyeti devamı olduğu Osmanlı Devleti’nin söz konusu tarihsel birikim ve tecrübelerinden faydalanarak dış politikada yeni paradigmalar geliştirirken bunu kuru bir hamasetin üzerine oturmaktansa akılcı politikalar doğrultusunda dizayn etmeli ve “maceraperest” bir yaklaşımdan mümkün mertebe kaçınarak elindeki imkân ve kabiliyetleri iyi değerlendirmelidir. Türkiye-Güney Afrika ile ilişkilerini geliştirirken tarihsel birikiminden yararlanarak yalnızca siyasi ilişkilerle sınırlı kalmamalıdır. Güçlü ekonomik ilişkilerin tesis edilerek her iki ülke arasındaki ticaret hacminin artırılması yerinde olacaktır. Bu anlamda Arap dünyasının ve Afrika’nın en önemli ülkelerinden biri olan Mısır ile kopan ticari ilişkilerin boşluğu Güney Afrika ile doldurulabilir. Türkiye ve Güney Afrika bölgesel güçler olarak tarihsel iş birliği ve dostluk ilişkilerini günümüze taşıyarak geleceğe emin adımlarla yürümelidirler.[17] Örneğin 2015’de Cape Town’da kurulan Al Shura Partisi’nin başkanı Türk asıllı iş adamı Mehmet Vefa Dağ olmuştur. Yaklaşım 18 yıl boyunca Cape Town’da yaşayan Dağ, Cape Town Belediye Başkanlığı’na aday dahi olmuştur.[18] Bu doğrultuda Türkiye elindeki siyasî araçlarını etkin bir şekilde kullanmalıdır. Bu bağlamda ekonomik ve kültürel iş birliği oldukça önemli olmakla birlikte her iki ülke arasındaki toplumsal uyum bu duruma oldukça uygun bir zemin hazırlamaktadır. Güvenlik noktasında da ileri götürülmesi gereken karşılıklı iş birliği özellikle FETÖ noktasında kendisini göstermelidir. Güney Afrika, FETÖ hususunda Türkiye’ye kesin bir siyasî destek sağlamalıdır. TİKA ve Yunus Emre Enstitüsü tarafından yürütülen faaliyetler artarak devam etmelidir. Güney Afrikalıların Türkiye’ye ve Türkçeye olan ilgi ve merakı noktasında Osmanlı kültür mirasından faydalanmak yerinde olacaktır. Ayrıca Türkiye Bursları ve öğrenci değişim programları vasıtasıyla yürütülecek eğitim alanındaki iş birliği oldukça önemlidir. Bu sayede son yıllarda dostluk çerçevesinde gelişen stratejik ilişkiler jeopolitik, ekonomik ve tarihi faktörlerin de etkisiyle daha olumlu devam ettirilecektir. Son yıllarda oldukça aktif bir dış politika izleyen Güney Afrika’da geçtiğimiz aylarda Güney Afrika’da düzenlenen BRICS zirvesine Türkiye’nin de İslam İşbirliği Teşkilatı zirve dönem başkanı olarak davet edilmesi oldukça önemlidir. Günümüzde Türkiye-Güney Afrika ilişkileri bahsettiğimiz “tarihsel zemin üzerinde sivil küresel öncü birey ve kurumlar aracılığıyla sürdürülmekte; Güney Afrika’daki Türk varlığı ekonomi, eğitim alanında kurumsallaşma çabasını sürdürmektedir. İki ülkenin halkları arasındaki ortak hafıza geleceğe yön verecek bir potansiyele sahiptir. Her iki ülke bu fırsattan bugün yararlanmayı başarmalıdır”.[19]
[1]“Türkiye- Güney Afrika Siyasî İlişkileri”, T.C Dışişleri Bakanlığı, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-guney-afrika-siyasi-iliskileri.tr.mfa(Erişim tarihi: 27.08.2018). [2]Güney Afrika’daki Türk kültür mirası ve Osmanlı izleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. (Halim Gençoğlu, Ottoman Traces in Southern Africa- The İmpact of Eminent Turkish Emissaries and Muslim Theologians, Libra Kitapçılık ve Yayıncılık, İstanbul, 2018). [3]Mustafa Armağan, “Sultan II. Abdülhamid’in dünyadaki elçileri”, Yeni Şafak, 05.03.2017, https://www.yenisafak.com/yazarlar/mustafaarmagan/sultan-abdulhamidin-dunyadaki-elcileri-2036582(Erişim tarihi: 27.08.2018). [4]Konu ile ilgili ayrıntılı bilgi için bkz. (Halim Gençoğlu, “Osmanlı İstihbaratı Güney Afrika’da”, Yedikıta, Sayı: 119, Temmuz 2018; Hasan Hüseyin Kemal, “Afrika’ya giden Türkler”, Sabah (Yeni Aktüel), 03.02.2013, https://www.sabah.com.tr/aktuel/2013/02/03/afrikaya-giden-turkler(Erişim tarihi: 27.08.2018). Binbaşı Aziz Bey, Türk edebiyatının önemli isimlerinden Münevver Ayaşlı’nın dayısıdır. [5]300 yıl boyunca Güney Afrika’yı işgal eden Avrupalılar buranın “Beyaz Afrika” olduğunu ileri sürmektelerdi. (Hüner Tuner, Bir Kadın Diplomatın Anıları, Logos Yayınları, İstanbul, 2007, s. 92). Güney Afrika’da İngilizlerin uyguladığı ırkçılık ve ayrımcılık politikasını yansıtan “Apartheid rejimi” batılıların “ikiyüzlülüğünü” ve insan hakları ihlallerini açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Uzun yıllar siyahlar beyazlarla aynı kaldırımda dahi yürüme hakkı(!)ndan mahrum bırakılmışlardı. İngilizlerin ırkçı ve ayrımcı Apartheid rejimi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. (Mesut Karaşahan, Irkçılık Cehennemi: Güney Afrika’da Apartheid Uygulaması”, Pınar Yayınları, İstanbul, 2010). Ayrıca bkz. (Irkçılığa Karşı Mücadele: Güney Afrika’da Siyah Öfke, Metis Yayınları, İstanbul, 1985; Gürhan Uçkan, Çağdaş Sömürgecilik ve Emperyalist Yayılma Örneği: Güney Afrika Cumhuriyeti, Yarın Yayınları, İstanbul, 1986; Hüner Tuncer, Irkçılıktan Özgürlüğe Güney Afrika, Çağdaş Yayınları, İstanbul, 1997). [6]Güney Afrika bağımsızlık mücadelesi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. (Alex La Guma, Güney Afrika Kurtuluş Mücadelesi, çev. Ragıp Zararlı, Yöntem Yayınları, İstanbul, 1972; Nelson Mandela, Özgür Bir Güney Afrika, çev. Ayşegül Erol, Belge Yayınları, İstanbul, 1986). Konuyla ilgili olarak ayrıca bkz. (Steve Biko, Siyah Bilinci, der. Barış Ünlü, çev. Onur Eylül Kara, Dipnot Yayınları, Ankara, 2014). [7]Yasin Aktay, “Afrika’da Unutulan Osmanlı”, Yeni Şafak, 08.06.2016, https://www.yenisafak.com/hayat/afrikada-unutulan-osmanli-2477456(Erişim tarihi: 27.08.2018). Osmanlı- Güney Afrika ilişkileri ile ilgili olarak bkz. (Ahmet Kavas, “Ottoman Empire’s Relations With Southern Africa”, Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, Cilt: 48, Sayı: 2, 2007, ss. 11- 20). [8]Ömer Lütfi Bey’in Güney Afrika yolculuğu hakkında oldukça önemli ve eğlenceli bir hatırat için bkz. (Ömer Lütfi, Yüz Yıl Önce Güney Afrika -Ümitburnu Seyahatnâmesi-, haz. Hüseyin Yorulmaz, Kitabevi, İstanbul, 2013, 2. Baskı). [9]Ebubekir Efendi hakkında yazılmış “etnik takıntılı” biyografik bir makale hakkında bkz. (Martin van Bruinessen, “On Dokuzuncu Yüzyıl Güney Afrikası’nda Bir Osmanlı Kürt Âlimi: Ebu Bekir Efendi”, çev. Cansu Dikme, Hece Dergisi Afrika: 500 Yıllık Serencamın Hikâyesi Özel Sayısı, Cilt: 1, Yıl: 21, Sayı: 246- 247- 248, Haziran- Temmuz- Ağustos, ss. 578- 586. [10]Ebubekir Efendi, Güney Afrika Müslümanları ve Osmanlı Devleti’nin bölge Müslümanları ile ilişkileri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. (Halim Gençoğlu, Güney Afrika’da Osmanlı İzler, Tezkire Yayıncılık, İstanbul, 2016; Halim Gençoğlu, Güney Afrika’da Zaman ve Mekân -Ümit Burnu’nun Umudu Osmanlılar-, Libra Kitap ve Yayıncılık, İstanbul, 2018). Ayrıca bkz. (Selim Argun, Life and Contribution of Osmanli Scholar, Abu Bakr Effendi, Towards Islamic Thought and Culturein South Africa, Unpublished Master Thesis, Johannesburg University, Johannesburg, 2000; Ahmet Uçar, Unutulmayan Miras: Güney Afrika’da Osmanlılar, Çamlıca Basım Yayın, İstanbul, 2008, 2. Baskı). [11]Mücahit Türetken, “Güney Afrika’da Kalan son Osmanlılar”, Anadolu Ajansı, 11.12.2017, https://www.aa.com.tr/tr/dunya/guney-afrikada-kalan-son-osmanlilar/1001294(Erişim tarihi: 27.08.2018). [12]Halim Gençoğlu, “Güney Afrika’daki Osmanlı Kültürel Mirası”, Sky Life, Nisan 2017, https://www.skylife.com/tr/2017-04/guney-afrika-daki-osmanli-kulturel-mirasi(Erişim tarihi: 27.08.2018). [13]Musa Şahin, “Güney Afrika’da Cape Koloni Topluluğunun Oluşumu ve Osmanlı Türk Varlığı”, İstanbul Üniversitesi Sosyoloji Konferansları Dergisi, Yıl: 2006, Sayı: 33, ss. 75- 98, s. 77- 79. [14]Tom Weeler, Turkey and South Africa: Development of Relations 1860-2005, South African Institute of International Affairs (SAIIA), Johannesburg, 2005; Serhat Orakçı, A Historical Analysis of the Emerging Links Between the Ottoman Empire and South Africa Between 1861-1923, Unpublished Master Thesis, University of Johannesburg, Johannesburg, 2007. [15]“Türkiye'nin Pretorya Büyükelçisi Ülgen: Türkiye ile Güney Afrika ilişkileri eskiye dayanıyor”, Akşam, 25.07.2018, https://www.aksam.com.tr/ekonomi/turkiyenin-pretorya-buyukelcisi-ulgen-turkiye-ile-guney-afrika-iliskileri-eskiye-dayaniyor/haber-758075(Erişim tarihi: 27.08.2018). “Gökhan Kavak, “Türkiye'nin Pretorya Büyükelçisi Ülgen: Türkiye ile Güney Afrika ilişkileri eskiye dayanıyor”, Anadolu Ajansı, 25.07.2018 https://www.aa.com.tr/tr/dunya/turkiyenin-pretorya-buyukelcisi-ulgen-turkiye-ile-guney-afrika-iliskileri-eskiye-dayaniyor/1213225(Erişim tarihi: 27.08.2018). [16]İbrahim Resul, “Osmanlı Sonrası Türkiye- Güney Afrika İlişkileri”, 16.12.2007, değerlendirme: Z. Tuba Kor, Bilim ve Sanat Vakfı (BİSAV), (Erişim tarihi: 27.08.2018). https://www.bisav.org.tr/Bulten/17/344/osmanli_sonrasi_turkiye_guney_afrika_iliskileri [17]Konuyla ilgili bkz. (Abdurrahim Sıradağ, “Türkiye- Güney Afrika Cumhuriyeti İlişkileri: Tarih, Kimlik ve Değişim”, Ortadoğu Stratejik Araştırmalar Merkezi (ORSAM), 29.06.2015, http://orsam.org.tr/tr/turkiye-guney-afrika-cumhuriyeti-iliskileri-tarih-kimlik-ve-degisim/(Erişim tarihi: 27.08.2018); Abdurrahim Sıradağ, “Turkey-South Africa Relations: Changing Dynamics in Turkish Foreign Policy”, Avrasya Etüdleri, Sayı: 51, 2017- 1, pp. 7- 28. [18]Neslihan Önder, “Cape Town’a Türk aday”, Yeni Şafak, 22.06.2016, https://www.yenisafak.com/dunya/cape-towna-turk-aday-2484751(Erişim tarihi: 27.08.2018); Kenan Göçer, “Güney Afrika, Türkiye için neden önemli?”, Diriliş Postası, 12.07.2016, https://www.dirilispostasi.com/makale/guney-afrika-turkiye-icin-neden-onemli-5a78425118e540239c1089ee(Erişim tarihi: 27.08.2018). [19]Şahin, a.g.m., s. 97.
Comments