top of page
  • Yazarın fotoğrafıEndris Mekonnen Faris

Analiz | Seçim Sonrası Etiyopya’nın Takip Etmesi Gereken Makul Senaryo




Hemen hemen neticelenen genel seçimler, Tigray ve Oromia'daki çatışmalar için umut verici bir ihtimale işaret etmektedir.


Etiyopya Milli Seçim Kurulu (NEBE) iki kez ertelenen genel seçimden 18 gün sonra nihai sonucu açıkladı.


Sonucu değiştirecek bir etkisi olmamasına rağmen, birkaç bölge eyaletinin de Eylül ayında seçim yapması planlanıyor.


Refah Partisi (PP) meclisin alt kanadındaki sandalyelerin yaklaşık yüzde 75'ini kazandı; bu da hükümeti kurmaya yetecek bir sayı. Ülke, Ekim ayında yeni güçlü bir hükümetin ortaya çıkması durumu için kendini hazırlıyor.


Bununla birlikte, etkili liderleri hapishanelerde çürümekte olan Oromia Eyaletinde faal olan zorlu muhalefet ve mahalli başşehir Mekelle'yi geri alan Tigray kuvvetleri, süreç içerisinde yeni hükümete meydan okumak için önemli güç olduklarını ispatladılar.


Özellikle etkili uluslararası toplumdan, yüksek beklentilerle gözler şimdi, elinde güçlü bir meşruiyet ile bu iki siyasi güçle başa çıkması hususunda PP'ye çevrildi. Seçim sonrası Etiyopya'da faydacı yaklaşım seçilmiş hükümetin izlemesi gereken makul bir senaryo olabilir.


Etiyopya siyasetinde başlangıç ​​için iki temel gerçek; kimlik siyaseti ve anayasa Kimlik siyaseti etkili


Otuz yıldan bu yana ve bugün devam eden süreçte Etiyopya, en azından kağıt üstünde mükemmel olan, çok çeşitliliğe sahip yönetim siyasetiyle uzlaştı. Ülkenin 1991 öncesi iç savaşı, yeniden şekillendirilen yönetim ile sona erdi ve bu, temsil etmeyen üniter bir geçmişten kayda değer bir ayrılışa işaret etti. Yeni Etiyopya, anayasal olarak yetkilendirilmiş kimlik siyasetini uygulayan bir dönüşüm yaşadı.


1991 sonrası Etiyopya'da ortaya çıkan Oromia, Tigray, Somali, Afar ve yeni doğan Sidama Bölgesel Eyaletleri, bu yeni kimlik siyasetinin örnekleridir.


Kimlik siyaseti, sorumluluk içinde yönetilirse, Etiyopya'nın faal bir devlet olarak hayatta kalacağı bir denklemdir. İşaret edeceğimiz üç ana makul gerekçe, kimliğin Etiyopya'da önde gelen siyasi örgütlenme ilkesi olmaya devam ettiğini açıklamaktadır.


Birincisi, 1991'den beri halklar anayasal olarak kendilerini yönetme hakkına sahip olsalar da, uygulamada ​her şeyden önce bunun için savaşan en etkili güç tarafından paradoksal olarak daimi bir engele maruz kaldı. Bu en etkili güç Tigray Halk Kurtuluş Cephesi (TPLF) idi. Şimdi ise, etkin olamayan ve tahdit edilen eyaletlerinin, kendilerini yönetmeye dair anayasal haklarının farkına varmalarının tam zamanıdır.


Eğer yapılabilirse, eyaletlerin, yerel bazda azami mahalli-milli özerklik duygusunu en faydalı şekilde değiştirebileceği bir yeniden düzenleme biçimi arzu edilen bir düşüncedir. Aslında, TPLF'nin kendisi de bu amaç için dokuz aydır amansız bir savaş vermektedir.


İkincisi ve daha da önemlisi, Etiyopya, kimlikle bütünleşmiş silahlı kuvvetlerin birbirini izleyen kimlik baskılayıcı rejimleri devirdiği otuz yıl öncesine kıyasla, kimlik bilinci olan bir nesile sahip. Çağdaş Etiyopya'da muhtariyette olan biri serpilip gelişmek ister, diğerleri bu özerklik tutkusunun gerçekleşmesine can atar.


Sağlam ve barışçı bir süreçle Sidamo Toplumu, bu yapısal gerçekliğin önemli bir işareti olan kendi kendini yönetme azmini yakın zamanda güvence altına aldı. Etiyopya Milli Seçim Kurulu’na göre, eyalet olma ve yerel düzeyde kendi muhtariyetlerini güvence altına alma konusunda uzun zamandır beklenen referandum için sırada bir kaç topluluk daha bulunmaktadır.


Üçüncüsü ve en önemlisi, Etiyopya'daki kimlik siyaseti kararlı ve dirençli bir şekilde silahlanmış siyaset biçimidir ki, bu siyaset üniter, dışlayıcı ve baskıcı sistemleri yenerek onlarca yıl süren silahlı mücadele yoluyla kendisini güçlendirdi.


Belki bazıları, kitlenin daha az umursadığı elit bir mesele olduğu için bu düzeni tersine çevirmenin mümkün olduğunu iddia ediyor. Bu yanlış. Etiyopya'da kimlik siyaseti iddialı bir şekilde gelişir, eğer baskı altında ezilirse tekrar filizlenir.


Anayasa sağlam ve gelişmeye müsaittir


Etiyopya'nın 1990'ların başından beri uyguladığı sosyal sözleşme, Abiy yönetiminin liderliğinde bile geçerliliğini koruyor. Özerk Eyaletlerin gelişmesi, ilke olarak, Etiyopya'nın mevcut en yüksek yasasının varlığına bağlıdır. Hem milli hem de mahalli düzeydeki kurumların varlıkları Anayasa tarafından güvence altına alındığı ve korunduğu için sağlıklı bir şekilde çalışmaktadır.


Uzun süredir devam eden saldırıya ve değişim için bitmek bilmeyen ısrara rağmen, anayasa Etiyopya'nın kurucu milletleri, tabiiyetleri ve halkları arasında değerini koruyor. Bu sebeple, başbakanlar da dahil olmak üzere iktidar partisindeki seçkinler, anayasaya herhangi bir zarar vermeme konusunda fevkelade hassasiyet göstermektedir. Abiy yönetimi, müttefik olduğu ve ülke düzeninin üniter yapısını yeniden kurmak isteyen ancak adil ve özgür olarak adlandırdıkları son seçimde utanç verici bir şekilde yenilgiye uğrayan gruplarla uğraşıyor.


Bunun en net anlamı, sahip olduğu derin destek göz önüne alındığında, anayasanın hayatta kaldığı ve ülke birliğinin inşa ettiği temel unsurlara hizmet etmeye ve korumaya devam edeceğidir.


Makul Senaryo: Barışın hakim olması ve normalliğin yeniden sağlanması


Seçilmiş görevlinin aynı anda hem barışı inşa edebilme hem de normale dönüş sağlamaya yönelik yerine getirebileceği iki önemli yükümlülük bulunmaktadır.


Batı'daki büyük müttefiklerin gözünde, Refah Partisi (PP)'nin Haziran seçimleri yoluyla iktidarı ele geçirmesi, tercihen barış için elverişli bir ön hazırlık olarak görülüyor. Uzun süredir devam eden uluslararası ortaklıklar, seçimin uzlaşmaları kolaylaştırmaya yardımcı olacağına dair haklı bir hal için seçim sürecine anlaşılabilir ilk itirazlarını geri çektiler. Eldeki avantajı hem Oromia hem de Tigray'daki güçlerle anlamlı müzakerelere dönüştürmesi için idare üzerindeki baskı artmaya devam ediyor. Kapsayıcı bir siyasi müzakere sürdürmek, Oromia'daki yaygın gerilimi ve Tigray'da Etiyopya'nın karşılayamayacağı yıkıcı savaşı sona erdirecektir.


Oromia'da büyük desteğe sahip dişli siyasi mahkumların serbest bırakılması bekleniyor. PP önümüzdeki beş yıl için iktidarı ele geçirmesine rağmen, etkili liderleri geride tutması Oromia'da barışa katkı sağlamayacak, aksine, onları serbest bırakmak ve şartlar üzerinde müzakere etmek barış sürecini ilerletecektir. Genel olarak federal hükümet ve özel olarak PP'deki kurucu Oromo unsurları, anayasal düzenlemelerin en temel ilkelerine kayıtsız şartsız bağlılık gösterirlerse, ihtilaflı Oromo siyasi güçleri, farklılıklarını önemsiz bir parlama noktasına ve güç mücadelesine çekerek sınırlandırabilecektir.


Üniter kamptan gelen ve oldukça tehditkar görünen söylemlere rağmen, iktidardaki Oromo güçleri Etiyopya'daki 1991 sonrası çok milletli siyasi manzarayı değiştirmeden muhafaza etme yönündeki iradesinde sağlam görünüyor. Çok milletli federal düzenlemenin devam edip etmeyeceğine dair aynı hassasiyet, Tigray'da sürmekte olan savaş ihtimalini de belirleyecektir.


Geçtiğimiz üç yıl boyunca ve günümüzde, Tigray'deki silahlı siyasi güçler ve özellikle TPLF, uğruna savaştıkları temel davaya vurgu yaptı. Bölgenin başkenti Mekelle'yi geri aldıktan sonra sosyal tabanlarından gelen çok yönlü destekle dokuz ay süren kanlı bir savaşın ardından, bölgedeki gücün (TPLF) özetlediği müzakere edilmiş çözüm taleplerinin içinde, çok milletli federal düzenlemenin sorgusuz sualsiz sürdürülmesi talebi açıkça belirtilmiştir.


Birkaç teşvik, federal hükümeti yutulması zor ama yararlı bir müzakere sürecine girmeye ikna edebilir. Burada göze çarpan iki nokta bulunmaktadır.


Bincisi, Federal Hükümet, Tigray hariç tüm eyaletlerde bir meşruiyete sahip seçilmiş bir idaredir. Başbakan Abiy'in partisi Etiyopya'nın alt kanadındaki 547 sandalyeden 410'unu kazandı. Tigray'ın meclisteki 38 sandalyesi, Etiyopya Milli Seçim Kurulu (NEBE)'nun yapacağı seçimlerde bu sonucu değiştirmiyor. Bu bağlam, iki partinin tuttuğu mevkiyi tanımlamaktadır. PP federal düzeyde bir kuvvet olmaya devam ederken, TPLF bunun sadece bir kurucu unsuru durumundadır.


Ayrıca, TPLF'nin şu anki ve gelecekteki durumu, 2018 öncesi durumundan farklıdır. TPLF'nin mevcut durumu, gelecekteki konumunu federal devletlerin geri kalan unsurlarıyla yatay bir düzlemde ve izafi nisbetle tanımlamaktadır. Artık TPLF, geçmişte Etiyopya'da sahip olduğu güçlü dediğim dedikçi mevkiini, beyhude bir şekilde geri getirmeyi planlamıyor.


Elbette TPLF, silahlı ve savaşlardaki kahramanlığıyla tanınan dirençli bir siyasi güç olmaya devam etmektedir. Ancak bu, diğer paydaşlarıyla oldukça teşkilatlı ve uygalamaya konulmuş çok milletli bir federasyonda bir araya gelmesiyle kesinlikle daha ağır basacak mevkii yanında önemsiz bir roldür. TPLF silah bırakmayacaktır. Bununla birlikte silahlı bir TPLF, seçilmiş bir federal hükümetin koruduğu cari düzen için önemsiz bir tehdit oluşturmaktadır ve neticeyi gözeten bir çalışma tarzı uygulanabilirse yine de sulhe dayalı bir çözüm mümkün olacaktır.


Göze çarpan ikinci nokta ise, ancak ilk saik etrafında TPLF'nin kabul edilebilir emelleriyle ilgilidir.

TPLF'nin faaliyetlerini her ikisi de anayasal olan iki temel amaç yönlendirmektedir.


Birincisi, mahalli seviyede kendi kendini yönetmeyi güvence altına almak istiyor. Bu anayasal hak, 4 Kasım 2020'den itibaren bazı iller anayasaya aykırı olarak cebren Tigray'ın yetki alanı dışına çıkarılarak aşındırılmıştır. Savaşın alevlenmesinden önce durum böyle olmadığı halde bu bölgeler Eritre Ordusunun ve komşu eyaletlerinden milislerin askeri kontrolü altında kaldılar.


Anayasal düzene uyulursa, Addis Ababa'daki federal hükümet bu meşru hareketi rahatsız edici bulmayacaktır. Bunun sebebi, merkezi hükümetin özellikle eyaletler arasındaki anlaşmazlıklarda tarafsız kalması ve hükümeti üstünlüğü elinde tutabilmesi için güçlendirilmesi ihtiyacıdır. Bu vaziyet, aynı anayasanın öngördüğü mekanizmalar aracılığıyla ve daha da önemlisi barışçı şekilde anlaşmazlıkların çözülmesini kolaylaştırmaktadır.


İkincisi, Tigray kuvvetleri federal düzeyde orantılı olarak paylaşılan bir güç istiyor. 2018 reformunu ve ardından gelen seçimler, milli güç paylaşımını amir anayasanın gerçek anlamda uygulanmasına yeni bir ivme kazandırdı. Her halükarda, iktidar paylaşımı müzakeresinin ürettiği sonuç, her iki uçtaki tarafları da hayal kırıklığına uğratmayacak. Nitekim bu, federal hükümetin, TPLF'nin askeri olarak devreye girmesini tersine çevirmek için kaçırmaması gereken bir teşviktir.


Ezici bir seçmen desteğini güvence altına alan TPLF, Tigrayların meşru bir temsilcisi ve siyasi kapasitesi güçlü bir savunucusu olarak yeniden birleşti. Bu sebeple, TPLF'yi devreye sokarak yukarıda belirtilen hedeflere ulaşmak, federal hükümete herhangi bir siyasi zarar vermeyecek gibi görünmektedir. Gerçeği söylemek gerekirse, federal bir kurucunun hukuki zorluklarını şiddet içermeyen yaklaşımlarla ele almak, şu anda Abiy'in yönetimi altında işleyen bir federal hükümete mecbur kılınan anayasal yükümlülükler arasındadır.


==---==


Etiyopya'nın seçim sonrası dönemde kalıcı barış ile Oromia ve ülkenin kuzeyinin normale dönmesi için görmesi gereken makul bir yol haritası var. Oluşacak yönetimi test eden tarihi bir örnek, emsal hükümetin kabiliyetlerini güçlendiren tatminkar teşviklerle şimdi masada durmaktadır. Ayrıca ve en önemlisi, bu tecrübe Etiyopya yönetimine umutsuzca ihtiyaç duyulan barışı getirip ülkenin egemen varlığının bozulmamasını sağlayacaktır. Ancak, PP'nin hem içeriden hem de dışarıdan gelen savaş kışkırtıcı unsurlardan uzaklaşması ve kapsayıcı siyasi müzakereleri tercih etmesi için olağanüstü bir cesaret ortaya koyması gerekiyor.


Yazının İngilizce dilindeki orjinal halini PDF olarak indirmek için tıklayınız:

Plausible Scenario for post-election Ethiopia to Pursue. pdf
.pdf
Download PDF • 129KB


bottom of page