Bu makalenin ilk bölümünde; bölgede yaşanan genel durumdan, üç ülke arasındaki çatışmadan ve İspanya'nın bu konuyu kendi yararına nasıl kullandığından bahsederek bir giriş yapmamızın ardından, Barbaros kardeşlerin Batı Akdeniz'deki faaliyetlerinden, Bejaia halkının kendileriyle nasıl iletişim kurduklarından ve Jijel şehrine nasıl girdiklerinden bahsettik. Serinin bu bölümünde ise olayların tarihsel gelişiminin izini sürmeye çalışacağız. Bölüm, Oruç Reis’in Bejaia'yı fethetmek için Jijel şehrini bir üs olarak kullanmasıyla başlayacak.
Bejaia'yı İspanyol Sömürgeciliğinden Kurtarmak İçin Yeni Bir Girişim:
Jijel halkı, Oruç Reis’in Müslümanlar konusundaki hassasiyetini ve onları koruma arzusunu görünce hükümdar olarak ona biat etmiştir. Bunun ardından, bölge kabilelerinin şeyhi alim Ahmed bin el-Kadı, Oruç Reis’in Bejaia'yı fethetmek için ihtiyaç duyduğu tüm adamları ve silahları ona sağlayacağına dair söz vermiştir. Bu ittifaktan, 1519 yılında Babıali’ye ulaşan Cezayir halkının ve Aynalarının ilk yazışmalarında bahsedilmiştir. [1] Böylece Oruç Reis komutasındaki 20.000 kişilik ilk ordu kurulmuştur. [2] Oruç Reis, Bejaia’yı üç ay boyunca yeniden kuşatmış olsa da bölgeyi ele geçirmeyi başaramamıştır. Neticede kışın etkisini gösterdiği kasım ayı gelince sığınmak için Jijel şehrine dönmüştür.
(Barbaros Kardeşler)
Oruç Reis, 1515'te yılın ilkbaharında yeniden Bejaia’ya heraket etmiş, güçlü ve uzun bir kuşatma ile şehri kuşatmıştır. Bu kuşatmada şehri koruyan önemli kalelerden birini yok edebilmiş ve şehir surlarını basmaya devam etmiştir. Sonrasında Oruç Reis cephaneliğini yitirmeye başladığında, Hafsid Sultanı'ndan şehri İspanyollardan geri almak için cephanelik göndermesini talep etmiştir. Ancak Hafsid Sultanı, iki sebepten dolayı yanıt vermeyi geciktirmiştir.
Birinci sebep Hafsid Sultanı’nın, Oruç Reis’e yardım ettiği takdirde İspanyolların, kendisinden intikam almasından duyduğu korkuydu. Ikinci sebep ise Barbaros kardeşlerin Bejaia fethi ile daha da güçlenmelerinden duyduğu çekinceydi. Bu nedenlere ek olarak İspanya, Bejaia'yı korumak için yeni bir askeri garnizon göndermiştir ve bu da Barbaros kardeşlerin işini çok zorlaştırmıştır. [3] Oruç Reis'in Bejaia şehrini fethetmeyi başaramamasının ardından tekrar Jijel şehrine geri dönmesi gerekmiştir.
Cezayir Şehri Halkı Barbaros Kardeşlere Seslendi:
Bu sırada sahildeki en önemli şehir olan Cezayir şehri, Le Penon d'Argel kalesi nedeniyle İspanyolların sürekli baskısı altında yaşıyordu. [4] Bu kale, 1510 yılında İspanyolların Cezayir şehrinin önüne inşa ettikleri kaledir. [5] Cezayir halkı, şehri İspanyolların şehri bombalama tehdidinden korumak için İspanyollara yıllık vergi ödemek zorunda kalmıştır. [6]
Oruç Reis, Bejaia kuşatmasına geri dönmeye hazırlanırken, Cezayir sakinlerinden bir heyet gelmiştir. Yanlarında Cezayir ayanları ve halkı tarafından yazılmış olan, Barbaros kardeşlerin kendilerini İspanyolların baskısından kurtarmak için Cezayir'e gelmelerini talep ettikleri bir mektup getirmişlerdir. Bu mektupta şunlar söylenmiştir: “...Siz Becaia ve Cijila'yı Hristiyanların elinden aldınız ve dine destek verdiniz. Ey Mücahideler sizi tebrik ederiz, bize gelmeli ve bizi bu lanetli kafirlerin elinden kurtarmalısınız…” Oruç Reis ve Hayreddin Reis, bu kadar stratejik öneme sahip ve bu kadar çok sayıda Müslümanın olduğu bir şehri İspanyolların hakimiyeti altında bırakmanın yanlış olduğuna kanaat getirerek bu çağrıya olumlu cevap vermeye karar vermiştir. [7] Ardından Barbaros kardeşler, Oruç Reis’in Jijel, Bejaia ve Cezayir'den üç bin Müslümanla kara yolunu izlemesi, Hayreddin Reis’in ise on sekiz gemilik bir filoyla deniz yoluyla Cezayir’e gitmesi konusunda anlaşmıştır. [8] Olay kardeşlerin planladığı gibi gerçekleşmiş, Oruç Reis ve Hayreddin Reis 1516 yılında Cezayir şehrine girmiştir. Cezayir halkı onları kurtarıcı fatihler olarak kabul etmiştir. Şehrin valisi Salim el-Tumi ise Cezayir halkının sadakatinin Oruç Reis'e yöneleceğinden korkmuştur. Nitekim Salim el-Tumi, çevresindekilerden büyük ölçüde etkilenen zayıf karakterli bir kimse olarak bilinmekteydi. Bu nedenle, Cezayir halkı Oruç Reis'in etrafında toplanıp ona biat edince [9] İspanyollarla temasa geçerek Oruç Reis tehdidinden kurtulmak için kendileriyle iş birliği yapmaya çalışmıştır. [10] Oruç Reis, Salim el-Tumi'nin niyetini anlaması ve İspanyollarla kurduğu iletişimin ortaya çıkması neticesinde Salim el-Tumi’nin idam kararını vermiştir. [11]
(Cezayir'de Bulunan Oruç Reis Anıtı)
İspanyollar, Oruç Reis’in şehre ziyaretçi olarak gelmediğini anlamış ve eğer Cezayir şehrini güçlendirebilirse bölgedeki İspanyol projesine bir tehdit oluşturabileceğinden korkmuştur. Böylece, Cezayir şehrini ele geçirmek ve Oruç Reis’i buradan kovmak için büyük bir sefere hazırlanıp yola çıkmışlardır. Bazı yerel kaynaklar, İspanya’nın bu amaç doğrultusunda büyük bir askeri güç kullandığını iddia etmiş ve bu gücün şunlardan oluştuğunu belirtmiştir: “...Asker sayısı 15.000 olan 320 gemi, Cezayir'e vardıklarında limanın yakınında teknelerini durdurup, Cezayir şehri kuşatmak niyetiyle askerlerini ve askeri teçhizatlarını karaya indirdiler…” Ancak, bu sayı son derece abartılıdır ve gözdağı vermeyi amaçlamaktadır. Nitekim, İspanya böyle bir filoya sahip değildi hatta Akdeniz'de hiçbir ülke bu sayıda gemiye sahip değildi. Oruç Reis, İspanyolların niyetini öğrendiğinde beraberindekileri toplamış ve bu konuda onlara istişare etmiştir. Neticede şehir surlarında beklemek yerine İspanyollarla yüzleşmeye karar vermişlerdir. Oruç Reis, bu konuda şöyle demiştir: “…Onların yanına gitmek bizim görevimiz. Çünkü bu şehre gelmelerinin sebebi biziz, Cezayir halkı zayıf ve şehirlerini savunamayacak durumda…” İbn Rukayya et-Tilmisani bu sahneyi şöyle aktarmıştır: “…Oruç Reis fırsatı değerlendirdi ve dışarı çıktı, böylece bütün askerleri onu takip etti ve şehrin kapılarını açtılar ve bir tekbir aldılar ve tek bir ruh olarak düşmanın kampına saldırdılar...”
Oruç Reis bu noktada akıllıca bir hamle yapmıştır. Zira İspanyollar, Oruç Reis ve yanındakilerin kendileriyle yüzleşemeyeceğini ve şehirde kapana kısıldıklarını düşünürken, Oruç Reis ve yanındakiler, İspanyol kuvvetlerine aşağı iner inmez saldırmıştır. Bu sefer sonucunda, Oruç Reis ve beraberindekiler İspanyol kuvvetlerine karşı bir zafer kazanmıştır. Bu sefer; Endülüs'ün düşüşünden ve Müslümanların Mağrip’te yaşadıkları yenilgi ve kaosun yayılmasından sonra, bölgedeki Müslümanlara umut aşılanmasının önemli bir kaynağı olmuştur. Hayreddin Reis, Oruç Reis’in Cezayir’de kazandığı zaferi duymuş ve Bu gemileriyle Cezayir şehrine dönmüştür. Bu tarihte bölgede Müslümanlar için güçlü bir devlet kurmayı fikri oluşmuştur.
Oruç Reis ve Hayreddin Reis, İspanyolları işgal ettikleri bölgelerden çıkarmanın çok önemli olduğunu görmüştür. Bu nedenle 1517 yılında Oruç Reis karadan, Hayreddin Reis de deniz yoluyla Tenes şehrine doğru yola çıkmıtşır. Tenes şehri, Cezayir şehrinin batısında 200 km mesafede yer almaktaydı. Tenes Emirliği, İspanya'ya bağlılığını ilan eden Hamid el-Abed [12] adlı bir padişahın emrindeydi. Tenes ve çevre şehirlerin halkları, Barbaros kardeşlerin etrafında toplanmış ve şehri fethetmek için onunla ilerlemişlerdir. Kısa süre sonra Barbaroslar, Cezayirliler ile bu şehri feth etmeyi başarmıştır. Barbaros kardeşler Endülüs göçmenlerinin bilgi ve tecrübelerinden yararlanarak ülkenin yeni idari yapılanmasına girişmiştir.
Bu şekilde, Tenes şehri Oruç Reis'in egemenliğine girmiş ve Orta Mağrip'te Haçlı tehditlerine karşı koymaya çalışan güçlü bir devletin ilk adımları atılmıştır. Bu mesele diğer şehirlerdeki Cezayir halkını; İspanyolları ve işbirlikçilerini Cezayir'den kovmak için Oruç Reis ile iletişim kurmanın gerekliliği konusunda uyarmıştır. Bu meseleyi serinin bir sonraki bölümünde inceleyeceğiz.
[1] BOA. TSMA. Dosya N° 757. Gömlek N°63. Tarih H-10-11-925. (04. Oct.1519). [2] أحمد توفيق المدني حرب الثلاث مائة سنة بين الجزائر وإسبانيا، ص 168. [3] Fray Diego de Haedo, Histoire des rois d'Alger, P15. [4] İspanyolca’da (büyük kaya) anlamına gelen bu kale, Cezayir sakinleri için kalıcı bir tehdit oluşturuyordu, bu yüzden Hayreddin, 1529'de kaleyi yirmi günden fazla bombalamış, ardından kale komutanı Don Martin de Vergas 700'den fazla İspanyol askerin ile teslim ettiği Sonra Hayreddin Paşa bu kaleyi 1529'da yıkmıştı. [5] Le Pégnon d'Alger, ou Les origines du gouvernement turc en Algérie, Adrien berbrugger, Paris, 1860. [6] Le Pégnon d'Alger, ou Les origines du gouvernement turc en Algérie, Adrien berbrugger, Paris, 1860. s, 148, [7] Fray Diego de Haedo, Histoire des rois d'Alger, P17 [8] أحمد توفيق المدني حرب الثلاث مائة سنة بين الجزائر وإسبانيا، ص 170. [9] De Grammont, Histoire d'Alger sous la domination turque (1515-1830), s 22. [10] أحمد توفيق المدني حرب الثلاث مئة سنة بين الجزائر وإسبانيا، ص 176. [11] أحمد توفيق المدني حرب الثلاث مئة سنة بين الجزائر وإسبانيا، ص 176. [12] Fray Diego de Haedo, Histoire des rois d'Alger, P. 28.
Comments