Giriş
Geçenlerde, bir televizyon röportajında, yetenekli genç bir Çadlı kız şair, Çad’ın bir “Arap ülkesi” olduğunu ifade etmiştir. Bu iddia, Çadlılar arasında sosyal medyada hararetli bir tartışmaya yol açmıştır. Bir yanda bu açıklamayı destekleyenler, diğer yanda da karşı çıkanlar bulunuyordu. Genç şair haklı mıydı, haksız mı? Bu, analizin doğrudan amacı değildir. Buradaki amaç, bunu iddia etmenin hangi temele dayandığını anlamaya çalışmaktır.
Birkaç ay önce, Batı Afrika’dan bir arkadaşıyla Kuzey Afrika'daki Siyah düşmanlığı meselesi hakkında bir tartışma sırasında bana bir soru sordu: “Siyah bir Arap olarak, siyahların Kuzey Afrika’da çektikleri ırkçılık hakkında ne düşünüyorsun?” Bu soru karşısında şaşkına dönerek cevap verdim: “Siyah Arap mı? Bu ne anlama geliyor?” Arkadaşın kastında herhangi bir ırkçı niyet bulunmadığını ve benim de ona böyle davranmadığımı vurgulamak istiyorum. Devam eden tartışmamıza rağmen, konuyu sonuçlandıramadık ve tartışmayı ertelemeye karar verdik. Tartışmandan çıkardığım tek şey, sadece Çad hakkında değil, aynı zamanda Afrika'nın çoğu bölgesi hakkında da çok klişe ve yüzeysel bir fikre sahip olmasıdır. Eğitim sistemini ve karşılaştığı zorlukları ve aynı zamanda üzerindeki dış etkileri bilerek, bundan daha iyisini bekleyemeyiz.
Yakın zamanda, Mart 2023'ten bu yana Sudan'da süregelen iç çatışma ve bunun çıkış yolları hakkında bir Sudanlı arkadaşla konuşurken, Sudan’ın bir “Arap ülkesi” olduğunu ve bunun bir “Arap dünyası" ve "Afrika dışı" bir sorun olduğunu iddia etti. Bu iddia karşısında şaşırdım ve bu iddianın nedenlerini ve temelini açıklamasını istedim. Bana, tüm Sudanlıların Arapça konuştuğunu ve bu nedenle gerçekte Arap olduklarını söyledi. Ona göre, bu, Sudan'ı bir Arap ülkesi yapıyor. Ülkenin dört bir yanından çok sayıda kişiyi tanıyan ve onu ziyaret eden biri olarak bu açıklama bana inandırıcı gelmedi.
Bir şey bellidir ki gerek Batı Afrikalı kardeş gerek Sudanlı kardeş ve gerekse şair Çadlı kardeş açıkça kültür, din ve kimliği karıştırmıştır. Afrika’da bu kafa karışıklığı yaygın olup kıtanın sosyo-politik ve kültürel istikrarsızlığı, barışı, bütünleşmesi ve kalkınmasının önünde büyük bir engel oluşturmaktadır. Dahası, Afrika ülkelerinin sosyal, kültürel ve siyasi istikrarı için bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tehdidin en büyük ve taze örneği 2011 yılında (Sudan ve Güney Sudan) olarak ikiye bölünen Sudan'dır. Güney Sudan, çoğunlukla Hristiyan ve tamamen Afrika kökenli topluluklardan oluşurken, Kuzey Sudan ise çoğunlukla Müslüman ve çoğunlukla Afrika kökenli topluluklara ev sahipliği yapmakta olup ancak Siyasi anlamda Arap dünyasına dönüktür. Kültür, din ve kimliğin, sıklıkla örtüşen ancak birbirinin yerine geçemeyen farklı ve karmaşık kavramlar olduğunu belirtmek önemlidir.
"Afrika-Arap" Dikotomisinin Afrika'da Devlet-Millet ve Kimlik Tartışması Üzerindeki Analizi, özellikle Çad örneği üzerinde odaklanarak, çeşitlilik içeren bir bağlamda ulusal kimlik oluşturmanın karmaşık zorluklarını ortaya koymaktadır. Afrika ve Arap etkilerinin kesişim noktasında bulunan Çad, ulusal kimlik ve Afrika içindeki konumlandırması ile ilgili olarak eşsiz zorluklarla karşı karşıyadır. Bu derinlemesine analiz, bu dikotomiyi besleyen farklı faktörleri ve Çad ve Afrika genelinde kimlik tartışmalarına olan etkilerini araştırmaktadır.
Çad’a Genel Bakış
Çad bağlamında Afrika ve Arap kimlikleri arasındaki etkileşimin analizi, kültürel ve sosyal karmaşıklığı önemli ölçüde ortaya koymaktadır. Ülke, Sahra altı Afrika ile Kuzey Afrika'nın kesişim noktasında yer aldığından etnik, dil ve din çeşitliliğini yansıtmaktadır. Kültürel olarak, Çad çeşitli geleneklere ve uygulamalara sahip birçok etnik gruba ev sahipliği yapmaktadır. Bu gruplar, Arap, Sahel ve Sudan etkileri arasında bölünmüş durumdadır ve bu da benzersiz bir kültürel mozaik oluşturmaktadır. Bu farklı kültürel kimlikler arasındaki etkileşimler, sanatta, müzikte, dansta, mutfakta ve sosyal uygulamalarda kendini göstermektedir. Dil açısından, Çad'da 60'tan fazla konuşulan dilin varlığı, ülkenin dil çeşitliliğine işaret etmektedir. Arap dilleri özellikle kuzey bölgelerinde yaygın olarak kullanılmaktadır. Bununla birlikte, Çad Arapçasının diğer Arap lehçelerinden farklı yerel özelliklere sahip olduğu da belirtilmelidir.
Din, Çad'da Afrika ve Arap kimlikleri arasındaki etkileşimde önemli bir rol oynamaktadır. Çoğunluğu Müslüman olan Çad nüfusu yanı sıra Hristiyanlık ve başka dinlere inananlar da bulunmaktadır. Bu farklı dini uygulamalar bir arada var olabilir ve bireylerin inançları ve uygulamaları üzerinde karşılıklı etkileşimde bulunabilir. Siyasi ve tarihsel bağlamda Çad hem Arap dünyası hem de diğer Afrika ülkeleriyle ilişkilerini sürdürmektedir. Afrika Birliği ve Arap Birliği'nin bir üyesi olarak ülke, Afrika ulusal kimliğini korurken, bu iki bölgesel alanla yakın bağlarını sürdürmeye çalışıyor.
Ancak, kimlikleri söz konusu olduğunda, Çadlılar iki gruba ayrılır. Her şeyden önce, Çad'ın iki resmi dili olduğu belirtilmelidir: Fransızca ve Arapça. Bir yandan, çoğunlukla Arapça konuşan insanlardan oluşan ve / veya Araplaşmış etnik gruplara mensup bir azınlık grubu var, bu grup Çad'ın bir “Arap ülkesi” olduğu fikrini destekliyor. Öte yandan, Çad'ın “Afrika ülkesi” kinliğini ve statüsünü destekleyen, ağırlıklı olarak Fransızca konuşan başka bir grup daha var. Bu belirleyicilerin mutlak olmadığını not etmek önemlidir. Bu makale, Çad kimliğini çevreleyen mitleri analiz etmeyi ve yapı bozuma uğratmayı veya sentezlemeyi amaçlamaktadır.
Afrika’da “Arap Ülkesi” Tezi: Dayanaksız bir Söylem
İlk bakışta, Sudan, Fas, Mısır, Tunus veya Çad kökenli bireyleri “Arap ülkesi” olarak tanımlayanların oldukça kolay bulunabildiği dikkat çekicidir. Benzer şekilde, Batı Afrika veya Güney Afrika'dan insanlar, bu ülkeleri “Arap” olarak adlandırabilirler. Bu fenomen Afrika'da yaygındır ve farkında olmak önemlidir. Amacımız, herhangi bir kimlik üzerinde yargıda bulunmak değil, kıtadaki ve sakinlerinin hem bugününü hem de geleceğini ilgilendiren önemli bir sorunu vurgulamaktır.
Özellikle Kuzey Afrika ve Çad, Sudan gibi ülkelerde olduğu gibi çeşitlilik açısından zengin bir bölgede kimlik ve kültürel aidiyet meselesi oldukça ilginçtir. Bu çeşitliliğe rağmen, birçok insan kendi ülkelerini "Arap ülkesi" olarak adlandırma eğilimindedir. Bu, bölgede ve yukarıda bahsedilen ülkelerde Arap dilinin ve kültürünün zaman zaman baskın varlığı veya etkisi nedeniyle olabilir. Bu basitleştirilmiş tanımlamanın, Afrika'nın bu bölgelerindeki diğer kimlikleri ve kültürel mirasları göz ardı edebileceğini veya küçümseyebileceğini kabul etmek önemlidir. Amazigh, Tuareg, Nübiye ve diğer Arap olmayan Sudan, Nil-Sahel ve Sahra etnik gruplarının da önemli hatta bazen çoğunlukta olduğu belirtilmelidir. Bu fenomeni vurgulayarak, Afrika'nın etnik ve kültürel çeşitliliğini tanıma ve değerlendirme önemini ve bunun kıtanın bütününde birlik ve kalkınma üzerindeki etkisini düşünmeyi amaçlıyoruz.
Bu sorunu saygı ve anlayışla ele almak, bireysel kimlikler üzerinde yargılamaktan kaçınmak ve daha iyi anlamak için yapıcı bir diyalogu teşvik etmek önemlidir. Bunun yerine, Afrika'daki farklı kültürel gerçeklikleri daha iyi anlamak ve kıtayı karakterize eden çeşitliliklerin karşılıklı tanınmasını ve kabulünü teşvik etmek amacı güdülmelidir. Bunu yaparak, tüm Afrikalılar için daha kapsayıcı ve uyumlu bir gelecek umuyoruz.
Afrika Kimliği ile Arap Kültürü Arasında Çad
Çad'ın kimlik sorunu karmaşıktır ve ülkedeki Afrika mirası ile var olan Arap kültürel etkilerinin bir sentezini yansıtır. Çad, kökenlerinin büyük bir kısmı Afrikalı olan ve çeşitli etnik gruplara ait olan bir Afrika ülkesidir. Bu etnik gruplar, dil, gelenek ve kültürleriyle Afrika tarihine ve kimliğine derinden kök salmıştır. Bununla birlikte, Kuzey Afrika ülkeleriyle coğrafi yakınlığından dolayı, Çad da özellikle ülkenin kuzey ve doğu bölgelerinde Arap kültüründen etkilenmiştir. Çad'da yaygın olarak uygulanan İslam dini de Arap kültürünün bir parçası olan Arapça dilini, dini gelenekleri ve sosyal adetleri beraberinde getirmiştir.
Afrika kimliği ile Arap kültürü arasındaki sentez, Çad'da yaşamın birçok yönünde kendini gösterir. Örneğin, Afrika kökenli ve Arap kökenli kişiler arasında karışık evliliklerin görüldüğü, barışçıl bir birlikte yaşama ve kültürel entegrasyonun bir göstergesidir. Ayrıca, Arapça dilinin hükümet kurumlarında ve eğitimde yaygın olarak kullanılması, yerel Afrika dilleriyle bir arada var olması da dikkate değerdir. Bu sentezin, Afrika kimliği ile Arap kültürü arasında bir karşıtlık veya ikilik olarak algılanmaması önemlidir. Aksine, Çad'ın farklı kültürel etkileri entegre etme ve benzersiz ve çeşitlendirilmiş bir kimlik oluşturma yeteneğini gösterir. Arap kültürü, Çad'ın kimlik ve Afrika kültürünün önemli bir bileşeni haline gelmiştir ve bu sentezin bir parçasıdır.
Müslüman olmak ve/veya Arapça Konuşmak Arap olmakla eş Anlamlı Değildir
İslam, yaygın bir din olup çoğunlukla Arapça dilinde uygulanmaktadır. Aynı şekilde, Kutsal Kur'an Arapça olarak indirilmiş, Peygamber Muhammed (Allah’ın selamı ve bereketi üzerine olsun) Arap kökenliyken, ilk hadisler de Arapça olarak yazılmıştır. Dolayısıyla, Arapça dili, Arap toplumunun kültürel yapı taşlarından biri olmasının yanı sıra İslam'ın kaynak dilidir. Bununla birlikte, “Müslüman olmak”, “Arapça konuşmak" ve “Arap olmak” arasında büyük bir fark olduğunu belirtmek önemlidir. Bu üç yön genellikle birbiriyle iç içe geçmiş olsa da belirli sınırları vardır.
Afrika’da ve özellikle Çad’da din hem İslam hem de Hristiyanlık, genellikle kişisel, kültürel ve siyasi amaçlarla kullanılmaktadır. Benzer şekilde, kültür dini, siyasi ve kişisel amaçlarla kullanılmaktadır. Bu bağlamda, “kültür” ile “din” arasındaki ayrımı vurgulamak, sosyokültürel ve siyasi dinamikleri daha iyi anlamak ve analiz etmek açısından önemlidir. Öncelikle, kültürün bir grup insan tarafından paylaşılan uygulamalar, inançlar, değerler ve davranışlar gibi geniş bir yelpazeyi kapsadığını belirtmek önemlidir. Dil, gelenek, adetler, sanat, müzik, mutfak, giyim ve sosyal davranış gibi yönleri içerir. Kültür, bireylerin ve toplumların kimliklerine derinden kök salmıştır ve zamanla iç ve dış etkilerle evrim geçirir. İkincisi, din, ruhani inançlar ve uygulamalara odaklanan kültürün belirli bir boyutudur. Genellikle ritüeller, dualar, kutsal metinler ve dini öğretiler aracılığıyla bir üst güç veya kuvvetle ilişki içerir. İslam ve Hristiyanlık, Çad'da uygulanan başlıca iki dindir ve her birinin kendi doktrinleri, ritüelleri ve gelenekleri vardır.
Ancak, Çad toplumunda kültür ve din olmak üzere bu iki alanın sıklıkla iç içe geçtiği ve karmaşık şekillerde etkileştiği görülmektedir. Kültürel uygulamalar din tarafından etkilenebilir ve tam tersi de geçerlidir. Örneğin, geleneksel törenler dini unsurları içerebilirken, dini uygulamalar yerel adetlerle renklendirilebilir. Ayrıca, din ve kültür kişisel, siyasi veya kimlikle ilgili amaçlar için kullanılabilir. Bireyler veya gruplar, kişisel hedeflere ulaşmak, siyasi güçlerini sağlamlaştırmak, etnik veya topluluk kimliklerini güçlendirmek veya mevcut sosyal yapıları sürdürmek amacıyla dini veya kültürel unsurları kullanabilirler.
Çadlı genç şair örneğini ele aldığımızda, Arapça dilinde eğitim aldığını görüyoruz. O, “Arapça konuşmak Arap olmak anlamına gelir” düşüncesinden yola çıkarak Çad’ın bir Arap ülkesi olduğu sonucuna varır. Ancak daha önce açıklandığı gibi, Arap topluluğu ve Arapça kültürü, Çad toplumunun ve kültürünün ayrılmaz bir parçasıdır, ancak çoğunluğu oluşturmaz. Dar bir anlamda, Arap nüfusunun Çad nüfusunun yaklaşık %5 ila %7'sini temsil ettiği tahmin edilmektedir. Ayrıca, “bir Arap nüfusunun bulunması, bir ülkeyi Arap ülkesi yapar” fikrine dayanarak Çad’ı “Arap bir ülke” olarak sınıflandırmak gerçeğe uymamaktadır, çünkü ülkede daha yüksek oranda diğer topluluklar bulunmaktadır. Ayrıca, Araplaşmış veya Arapça konuşan bazı kişiler tarafından savunulan bu tez de sağlam temellere dayanmamaktadır.
Bu nedenle, sosyal, kültürel ve siyasi dinamikleri analiz ederken kültür ile din arasındaki net bir ayrım yapmak önemlidir. Bu ayrımı anlamak, bireysel ve toplumsal davranışları etkileyen temel faktörleri ve kimlik, güç ve yönetimle ilgili konuları daha iyi anlamamızı sağlar. Çad'da kültür ve din, Çadlıların günlük hayatlarının pek çok yönünü etkileyen önemli roller oynamaktadır. İlk olarak, Çad, dinler açısından zengin bir çeşitlilik gösteren bu kozmopolit sosyal yapıya sahip bir ülkedir. İslam ve Hristiyanlık en yaygın pratik edilen dinlerdir, ancak diğer geleneksel ve animist inançlar da bulunmaktadır. Bu dini çeşitlilik, ülkenin kültürel zenginliğine katkıda bulunmaktadır.
İslam, Çad'da çoğunluğun takip ettiği bir dindir ve birçok Çadlı kendini Müslüman olarak tanımlamaktadır. İslam, ahlaki değerler, toplumsal yapı ve adetler gibi alanlarda Çad kültürü üzerinde derin bir etkiye sahiptir. İslam'ın uygulamaları günlük dualar, Ramazan ayında oruç tutma, Mekke'ye hac ziyareti ve diğer dini ritüellerle görülebilir. Hristiyanlık da Çad'da var olup farklı Hristiyan mezhepleri temsil edilmektedir. Hristiyan inananlar kendi kiliselerine, adetlerine ve geleneklerine sahiptir ve bunlar Çad kültürüyle iç içe geçmiştir. Noel ve Paskalya gibi Hristiyan kutlamaları Hristiyan topluluk tarafından kutlanır.
Çad kültürü çeşitli etnik grupların kendi gelenekleri, dilleri, sanatları, müzikleri, dansları, giysileri ve adetleriyle zengin ve çeşitlidir. Geleneksel düğünler, ergenlik törenleri, ritüel danslar ve festivaller gibi kültürel uygulamalar genellikle İslami veya Hristiyan unsurlarla işaretlenmiştir. Çad'daki kültür ve din arasındaki ilişkinin karmaşık olduğunu ve bölgeye ve etnik gruplara göre değişebileceğini kabul etmek önemlidir. Ülkenin dini ve kültürel çeşitliliği, Çad kimliğini şekillendiren çeşitli uygulamalar ve inançlar mozaik bir yapı oluşturur.
Çad Ulusal Kimliği Hakkında Bilinmesi Gerekenler
Bir durum tespiti yaparak, kültür, din ve kimlik arasındaki ilişkileri ve farkları açıkladıktan sonra, incelenen ikilikle ilgili bazı önemli noktaların belirlenebilmesi mümkündür. İlk olarak, Çad'ın bir "Arap ülkesi" olarak kabul edilmesi yanlıştır. Bu ülke, Sao Medeniyeti ve Kanem-Bornu İmparatorluğu gibi en büyük Afrika medeniyetlerinden birinin beşiğiydi.
Ayrıca, Ouaddaï İmparatorluğu, Baguirmi İmparatorluğu, Gong tarafından yönetilen Güneydeki şehir devletleri, Merkezdeki Boulala şehir devletleri ve Kuzeydeki Derdei tarafından yönetilen birleşik şehir devletleri de bahsedilmelidir. Tüm bu yapılar, Afrika kültürüne derinden kök salmıştır ve günümüzde modern Çad'ı oluşturmaktadır. Bu nedenle, Çad için “Arap” bir kimlik fikrini desteklemek, sosyal ve kültürel bileşenin kozmopolit doğasını çarpıtmak veya inkâr etmek anlamına gelir. Ayrıca, Arap topluluğu ve kültürünün, Çad'ın sosyokültürel mozaiğinin bir parçası olduğunu vurgulamak önemlidir.
Ancak coğrafi bir çerçevede, modern Çad, Afrika'nın tam ortasında yer almaktadır ve Arap dünyasıyla hiçbir sınır paylaşmamaktadır. Arap bölgesinin sınırları, Arap Yarımadası'na indirgenir ve Suudi Arabistan, Yemen, Umman, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Kuveyt ve Bahreyn'i içerir. Tarihsel olarak, Filistin coğrafi ve medeniyet açısından Afrika'nın bir parçasıdır. Bu temelde, Çad’ın coğrafi olarak Arap bir ülke olarak kabul edilmesini haklı çıkaracak hiçbir gerekçe yoktur.
İslam, Çad'da baskın din olarak varlığını sürdürmektedir. Ancak bu, Çadlıların Arap olduğu veya Çad'ın bir Arap ülkesi olduğu anlamına gelmez. İslam, Endonezyalıyı, Türk'ü veya İranlıyı Arap yapmadığı ve yapamayacağı gibi Endonezya, Türkiye veya İran'ı da Arap ülkeleri yapmaz. Aynı şekilde, Çadlılar da sadece İslam'ı pratik etmeleri nedeniyle Arap olmazlar ve Çad da sadece halkının bir kısmı Müslüman olduğu için Arap bir ülke olmaz. Ek olarak, Burkina Fasolu veya Malili birinin Fransızca konuşmaları onları Fransız yapmadığı ve yapamayacağı gibi ülkelerini de Fransız ülkeler yapmaz. Aynı şekilde, Arapça konuşan Çadlılar Arap olmazlar – Arap kökenliler hariç – ve Çad’ı da Arap bir ülke olmaz.
Sonuç
Çad'daki Afrika ve Arap kimlikleri arasındaki etkileşim, karmaşık ve zengin bir dinamik ortaya çıkarır. Ülkenin kültürel, dil ve dini çeşitliliği, özgünlüğünü korurken Afrika ve Arap unsurlarını birleştiren benzersiz bir ulusal kimlik oluşumuna katkıda bulunur. Bu vaka çalışması, belirli bir bağlamda çoklu kimliklerin ve etkileşimlerin karmaşıklığını anlamanın önemini vurgular. Afrika'da "Afrika-Arap" kimlik dikotomisini bir tabu veya belirsizlik haline getirmeden ele almanın önemli olduğu ortaya çıkar. Afrika, Afrika Birliği'ne üye 55 ülkeyi içermektedir. Bu ülkeler, kıtada binlerce yıldır yaşayan Afrika etnik gruplarını ve orta çağdan itibaren Afrika'ya göç eden Arapları barındırır. Bu nedenle Afrika'da tek bir "Arap ülkesi" olmadığı sonucuna varılabilir, Kuzey Afrika ülkeleri, Çad veya Sudan, hepsi Afrika ülkeleridir. Elbette, Kuzey Afrika ülkeleri Araplar tarafından ortalama olarak daha yoğun nüfusa sahiptir ve Arap siyasi ve sosyo-kültürel etkiler altındadır. Bununla birlikte, tüm boyutlarda Afrika devletleridir. Sudan da aynı durumu paylaşır, nüfusunun kökeni Arap olanlar %10'u geçmez. Çad da Batı Afrika'daki kardeş ülkelerin algıladığı gibi değildir.
Ayrıca, “Afrika-Arap” dikotomisi Çad'da tarihî, kültürel, dili ve siyasî önemler içermekte ve kendilik algılarını ve toplumsal dinamikleri şekillendirmektedir. Farklı etnik ve kültürel kimlikler arasındaki etkileşimler ve dış etkiler, ulus-devletin oluşturulması ve ulusal kimliğin tanımlanması konusunda sık sık sorgulanan karmaşık bir ortam yaratmaktadır. "Afrika-Arap" dikotomisinin bir bölünme olarak değil, kimlik çeşitliliği ve karmaşıklığı spektrumu olarak algılanması gerektiği önemlidir. Çad, birlikte var olan ve iç içe geçmiş bir kültür, dil ve gelenek mozaiği yansıtmaktadır ve bu da ulusal kimliğinin zenginliğine katkıda bulunmaktadır. Bu dikotomiye bağlı zorlukların üstesinden gelmek için, kapsayıcı diyalogu teşvik etmek, karşılıklı saygıyı ve çeşitliliği tanımak, ulus-devletin inşasının temelini oluşturan unsurlardır. Kamu politikaları ve girişimler, ulusal birliği teşvik etmeye odaklanırken, Çad toplumunun içinde bulunduğu farklı kültürel kimlikleri değerlendirmeli ve korumalıdır.
Sonuç olarak, "Afrika-Arap" dikotomisinin Çad’da ulus-devlet ve kimlik tartışmasındaki analizi, kültürel ve kimlik çeşitliliğine kapsayıcı ve saygılı bir yaklaşımın gerekliliğini vurgular. Bu çeşitliliği kucaklayarak, Çad güçlü ve uyumlu bir ulusal kimlik oluşturabilirken, farklı kültürel bileşenlerinin zenginliğini korur ve birleşik ve refah içinde olan bir Afrika'nın inşasına katkıda bulunabilir.
Comments